KASIM AYINDA ARILARIN DURUMU, MERSİN AYDINCIK

Ekleyen, Ali Türk on 29 Kasım 2012 – 14:20 -

Ülkemizde arıcılık denildiğinde bir çok yerde sezon kış gelmesine rağmen bitmiyor. Bunu hadiseleri yerinde gördüğünüzde anlıyorsunuz. Resimdeki arı kasım ayının 20 sin de keçi boynuzu yaprağından salgı topluyor.

Bir başka işçi arı ise, aşılı keçi boynuzu püskülünden nektar topluyor. Keçi boynuzu ağaçları civarında keskin bir koku var, aynı kestane akımındaki gibi ama kokusu farklı.

Bu ise yabani keçi boynuzu ağacı, püskülü ise oldukça farklı. Yukarıdaki resimlere ait video ise bu linkte.

http://www.dailymotion.com/video/xvdd9y_arycylyk-videosu-nektar-ve-polen-toplayan-arylar-20-kasym-2012_animals


Bizim arılarımız genelde Gebze de yavruyu kesmişlerdi. Aydıncık’ta  bizim Ekrem’in kolonileride kontrol ettim. Kasım ayının 20 de bu kovana kat koydum. Kovana çıtalar dağınık konmuş ve 9 çıta, 10. çıtayı sokmak imkansız. Kenarlardan iki ballısını aldım. Alt kata benim kabarmış çıtalardan verdik, bu bölgede sezon sonu tüm petekler eritiliyormuş, kabarmış petek saklamasını bilmiyorlar.

9 Çıtalık kolonide 6 çıta yavrulu vardı, en merkezde ki çıta yukarıdaki yavrulu resim.

Kovanın içi arı dolu fakat bal geliyor, koyacak alan yok. Koloni yatıyordu bu mevsimde kovanın hem altına boş çıta girdim, birde kat koydum hazır elimizde kabarmış çıtalar vardı.

Arı bal akımında bol bol yatmış, koloni yönetimi zamanında gerekli, güzelim akımlar kaçmış, gördüğüm kadarıyla hala akım devam ediyordu, benim kovanlarda bir kaç gün içinde peteklerde ağarma başlamıştı.

bal kemerli yavrulu çıta

Kolonide alan veya boş yer yoksa ne yapsın ki, her geçen gün yavruyu azaltıp, gelen polen ve bal ile bloke olamak zorunda.

Demir hindiba çiçeği, bu bitki yenir.

Aydıncık’a vardığımız akşam ziraat mühendisi olan Muhammet Pak, arıları indirmek için geleyim mi? diye telefon ediyor, abi gel dedim, arı indirirken adam lazım olmaz mı, 17 saat yol gelmişiz, meğersem serada bir kaç sıra iş kamış bitirmeyi düşünüyormuş tu. Ertesi gün kalan işi yapmak için bende seradayım. Salatalık fideleri uzadıkça yukarıdan aşağıya sarkan ipe dolanması gerekiyor. Bu iş 2 metre yükseklikteki yatay tellere kadar bir kaç gün arayla yapılmalıymış. Yoksa içeride düzen bozuluyor, her taraf karman çorman ve orman gibi olurmuş. İşin püf noktası ise ben yeni öğrendim, salatalık fidesi ipe soldan sağa doğru sarılmalı, yanlış yaparsanız kendi kendine sardığınız salatalık çözülüyor, yani işin doğasında soldan sağa doğru dönmesi gerekiyor.

Bu resimler benim haberim yokken çekilmiş, Muhammet facede bu resimleri paylaşıp, altına da ırgatın iyisi yazmış. Irgatın iyisi sıfır hatayla çalışırmış. Ben ilk defa salatalık fidelerini ipe doladım, genelde dolama işinde salatalık fidesi kıranlar oluyormuş. Ben hiç bir filizi kırmadım. Filiz kırıldığında fidenin koltuk denen sürgünü işi devam ettiriyor ama en iyisi ana filiz yaşamına devam ederse daha iyi oluyormuş.

15 Gün öncesi Ekrem’in sırasında fideler 1 karış ancak vardı, 15 gün sonrası ise salatalıklar toplanmaya başladı.

Ekrem’in bayağı büyük seraları var, bu günlerde ful üretime geçilmiş durumda, ben oradayken ilk toplama işini yaptık. İlk toplamada 3 kasa çıktı, sera tam kapasiteye geçtiğinde 3 günde 30 kasa salatalık toplanacak, bu bir ton civarında ve her üç günde toplanıp hale sevk ediliyor.

Kasım ayında dalından dut yediniz mi? ben yedim.

Özgür bir yaprak, oldukça mutlu, seradan doğaya uzanmış, artık mutlu yaprağımız da var::))

 

Yukarıda biraz bahsettim, bitkiler bir yerlere dolanırken soldan sağa doğru sarılıyor. Dünya güneşin etrafında soldan sağa doğru dönüyor. DNA zincirimiz gene soldan sağa doru diziliyor. Atomların içinde hareket eden elektronlar gene aynı soldan sağa doğru dönüyor. Farkında olmadığımız hemen hemen bir çok şey böyleymiş. Resimde fasulyeleri görüyorsunuz. Bazı bitkilerin kendilerini bir yere tutturmak için ince bir sürgünleri var, onlarda aynen soldan sağa doğru tutunuyor.

Ben bu olayı yeni fark ettim, zaten hayat bir derya, bu deryada kaç şeyin farkındayız ki?

Gebze de bazı kolonilerde birleştirmeler yapmıştım. Ani birleşmelerde arılar kesinlikle birbirini kırıyor, yani öldürür. Birleştirme yöntemlerinde bir sürü malzeme kullandım, soğan, sarımsak, parfüm, bazı yumuşatıcılar acayip keskin kokuludur. Bunların hiç birisi yanımda yok ve ben arı birleştirmem gerekiyor ve yolda koku işi aklıma geldi. Düşündüm en ucuz nasıl koku alabilirim veya yapabilirsiniz. Çözüm hazır bir bakkala girdim, tarçın var mı var ver bir paket ne kadar 50 kuruş, buyurun diyorum. Azıcık tarçını ped şişeye koydum, suyu doldurdum, birleştirdiğim kovanın içinde döküp, bezle de içerisini siler gibi yapıp kokuyu yaymışım. Arılar hiç birbirine dokunmadılar. Bu bilgi mutlaka birilerinin işine yarar diye resimleyip paylaşıyorum. Bu işler için özel koku var şu kadar para diyebilirler::))

Aydıncık ve benim ruşetlerim, bir çoğu yavruyu kesmişti. Sanki kıştan bahara çıkmış gibi oldular, acayip polen çekiyorlardı, tüm ruşetlere yarımşar kilo kek verdim, ruşetlerin geneli 1 çıtalık arılardan oluşuyor. Kovanlarımız da çok bal vardı, ruşetler zayıf olduğu için iki gün kovanlardaki balları alıp, ruşetlere takviye verdik, kovanlara ise boş esmer kabarmış çıtalar girdim. Bakalım 1 çıtalık ruşetler bahara ne olacak, gelişecek mi? sönecek mi? bunların kayıtlarını tutacağım. Etrafımız tamamen cam sera, belkide en çok zararı arılara bu seralar verecektir, seraya giren arılar çıkamaya bilirler. Bu günlerde malta erikleri açmak üzereydi, malta erikleri açtığında 2 ay çiçekli kalıyormuş. Oradakilerin demesine göre malta erikleri açtı mı arılar başka çiçeklere gitmez diyorlar.


Etiketler: , , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, Arıcılık son bahar bakımı, arıcılık ve sonbahar | Yorum Yok »

ARICILIK VE YAĞMA

Ekleyen, Ali Türk on 31 Ekim 2012 – 08:00 -

Arıcılık ve yağma. Koloninin yağmalanması da denilebilir. Yağmaların genelinde arıcı faktörü vardır. Kolonilerin zayıf olması arıcı hatası.

Bir gün öncesi akşam üzeri olmasına rağmen verdiğimiz şurup nedeni ile ertesi gün terör estiren arılar vardı.

Zayıf kolonilere gece alabileceği kadar şurup verilmeli, hatta vermemek daha iyi,  al güçlü bir koloniden ballı çıta dayan gitsin.

Bunu başınıza musibet geldiğinizde düşünüyorsunuz.

Koloni zayıf, şurup verdiniz, arılar şurupluk ta ve kovan girişi boşta ve yağmaya davetiye çıkartıyorsunuz, hemde kendi elinizle.

Bir baktım ruşet yağmalanıyor, içeride ise saflardan biri var. Hemen açıp baktım ana arı sağlam ve kafesledim, gidip bir kovandan açık ballı bir çıta aldım, ruşete koydum, ruşetin üstünü de açmışım, gelin,  gelin ziyafet var, bu ziyafeti burnunuzdan getirmez miyim diyorum.

Yağmacılar doldular ve ruşeti kapattım.

Ben genelde böyle anlık kararlar verip uygulayan birisiyim, yağmalanan bir kovana bu yöntemle ilk defa ben arı takviyesi yapıyorum, kimse kopyalamasın haaa….

Koloni yerinden alınıyor ve çok uzaklarda bir yere bırakılıyor, gece çıkışı açıldı, bir gün sonrası kontrol ediyorum, arılar ilk gün çok zırlıyorlardı, balı yiyen kovanına dönecek güya::))

Sabah beyin tranvası geçirmişlerdir, yağmaya geldikleri kovanın askerleri oldular::))

Baktım güzel çalışıyor, kafese baskı yapan yok, bir serbest bırakıp duruma bakayım istiyordum, çıtalarda da ana arı meme başlangıcı olmaması iyi haberdi.

 

Kafese alırken yanımızda kek yoktu, kafesin çıkışını ne bulursam tıkarım, sünger olabilir, petek olabilir, kagıt olur, peçete olur, sonuçta ana arı kafesten çıkmamalı ve güvende olmalı, yanına mutlaka kendi arısından da koymalısınız.

Kafesi açıyorum, ana arı elime tırmanıyor, kız bir yerden tanışıyor muyuz diyeceğim, dölleyen benim ayıp olmasın bir şey diyemedim belkide bayramlaşmak istiyor::)))………

12 Nolu engelli safın devresi, hepsi aynı gün tezgahtan geçmişlerdi.

Güzel sorun gözükmüyor.

Çıtaya arıların içine bırakıyorum, sorun yok inşallah. Toplamda iki ayrı çıtada yavru var,  alanı bir çıtaya yakın, yavruları çıktımı, bu genç nesille baharı bulur, birde kek vermişim daha yavruyu da en az bir ay kesmeyeceğini düşünüyorum.

Genede tarlacı ve yağmacıları oyalamak lazım, akıllarına karpuz kabuğu gelip anayla uğraşmasınlar diye bastım keki, yürüyün be kim tutar sizi::))

Her şeyin hayırlısı. Siz bu haberi okuduğunuzda ben uzaklarda kısmetse tatilde olacağım, seyahate çıktım beya::))

Denizlere bir dalayım diyorum.

Allah ne verirse her şeyin hayırlısını versin……..

 


Etiketler: , , , ,
arıcılık ve sonbahar, arıcılık ve yağma | Yorum Yok »

ARICILIK VE EYLÜL AYI

Ekleyen, Ali Türk on 06 Eylül 2012 – 13:44 -


Bir arıcılık sezonunun daha sonuna yaklaşıyoruz, bir çok bölgede sezon bitti. Benim bulunduğum bölge Marmara genelde bizde sezonun bitişi yılbaşını bulur, şimdi püren açmaya başladı, peşinden koçayemişler açacak, kocayemişler kar yağdığında bile çiçekli olurlar. Bazı bölgelerimiz varki kış boyu 15 derece altına çok az düşür. Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Aydın,Denizli, Muğla, İzmir illerimizin düşük rakımlı yerleri.

Bala çalışan arılarımız pürenlik alana indiler. Sıradan kontrollerini yapıyorum. Bu işlemler yapılırken koloni iç düzeni bozulmadan ayarlar yapılmakta, yavruya yapışık açık renk petekler kuluçkalıklardan alınmalı, yavruyu polen ve bal bloke etmiş ise yavruya bitişik olacak şekilde esmer petekli çıta girilmeli.

Bu işler yapılır iken birde laktik asit uyğulaması yaptım.

Aslında laktik asit ve oksalik asit damlatması ve dumanı yavru varken çok etkili bir varroa mücadele yöntemi degiller. Bu asitler kapalı yavru gözlerinde bulunan varroalara tesir etmemekte. Laktik asit uygulaması çok zahmetli bir iştir, çok seri olmanız gerekiyor, hiç çiçek olmamasına rağmen koloniler birbirlerine sataşmadı.

Laktik asit veya oksalik asit ile kapalı yavru varken yapılşan mücadeleler sadece arı üzerinde bulunan varroaları etkisiz hala getirir.

Varroanın yaşam süreci, larva sürecinde petek gözlerine girip, belli bir yavrulama faaliyeti yaptıktan sonra petek gözünü delip işçi arıların üzerinde 4 gün durup tekrar larva bulunan göze girip yaşamını ve üremesini böyle devam ettiriyor, yani kolonide yavru yok ise varroa üretimide durur.

Koloni düzenlemesi yaparken laktik asit uygulaması yapmak bni fazla ugraştırmadı. Az arısı olanlar üç tur, 4 gün arayla laktik asit uygular ise kolonideki varroa olayını kontrolü altına alır. Organik asitlerin bana göre en zararsızı laktik asittir, açık yavrulara geldiğinde bile larvalara ve arılara zarar vermiyor.

Oksalik asitti bir yere damlatın arı kesinlikle gidip onunla temas etmiyor acayip oksalik asitten tırsıyor.

Eylül ayının ilk cumartesi bu çalışlmalara İlhami abi ve Furkan emre eşlik etti. İşimiz bitti bir kaç kovan yagış olursa su almasın diye altına 5×10 kalas koyacagız, körüğü söndürmüştük, biraz yerde kovanı sürükleyince saldırıya ugradık, İlhami abiye bırak uzaklaşalım dedim o bırakmadı, o bırakmayınca bende bırakamıyorum, bende maske yok olan bana ve Furkan Emreye oldu. Ben 4-5 iğne yedim, Furkan elinden sokuldu, İlhami abi zaten astronot gibi umurunde degil, bir daha bırak dediğimde bırakmaz ise eldemirini kafasına yiyecek…

Pazar günü Raşit beyi ziyaret ediyoruz. Hafta içi beni aramıştı. Telefonda diyorki hiç yapmadığım şeyi yapıyorum, dedim hayırdır birde merak ettim, adamın hiç yapmadığı şey neki? diye::))

Trakya da bir arkadaşı varmış zıraat mühendisi. Mühendis arkadaşına diyorki ben gene arıcılıga başladım. Arkadaşıda işin boyutundan haberi yok, buna 5 tane ana arı kargoluyor.

Raşit beyin hiç yapmadığı şey, son baharda arı bölmekmiş, diyorki son bahar geldi, arıların birleşmesi lazım, ben anaları verebilmek için arıları böldüm.Yav bunda ne var ülkemizin zaten bu gelenegi, sende bizim adetlerimize uymak zorundasın::))

 

Bir koloni katı yada ilavesi, ortadan bölünüp, yanlardan çıkış verilmiş, gerçi katmı ilavemi, kevgirmi belli degil.. Anaların ikisi kabul edilmiş dolaşıyor, iki tanesi hala kafeste, bir tanesinede hala yer bulamamış. İlhami abide bir koloninin anası çiftleşip geldi bir türlü yumurta atmıyor öldüreyimmi demişti bir gün öncesi, bende öldür demiştim.

O esnada telefon geldi bu akşam bana ana arı getirebilirmisin diye, hemen Raşit abi o anayı bana ver dedim. İlhami abiyede dedim sana Avrupalı bir ana arı getiriyorum akşama gel bu anayı kaçırma::))

Akşama oğlu Tezcan gelmiş elinde 50 kaağıt, kıyıp alamadık, Avrupa ana beleşe gitti::(((

Bu arlar bahara çıkarmı diyor, neden çıkmasın, ben sana bir sıkıştırma öğreteyim, bahara degil ertesi senenin bile baharına çıkar, sen kışın bize, bir boza içir hele, bilgi beleş oldumu tatsız tussuz oluyoru…..

Raşit beyin çıtalarının yanakları dikkatimi çekti, bazıları raf pimi çakardı bu sac’tan yanak oluşturmuş.

Hem çıtaya el demirini taktınızmı, çıtanın taşıyıcı bölümü olan eşek elinizde kalmaz::))

Pratik bir el demiri, Raşit beyin kayınpederinden hatıra imiş. Raşit bey babadan dededen degil, kayınpederden arıcı::))

Arıcı el demiri çok pratik, zaten bir çok kişi el demiri yerine büyük tornavida kullanır.

O kadar zaman ve çene çaldıkki anlatamam, bir kahve içmeye gelmiştik…..

Hanımlarda evde konuşuyorlar, ohhh.

Dünya işimiz var bize musade diyoruz.

bıcılı soğan

Ayrılırken Raşit abinin hanımından daha önce sözünü aldığım, bıcılı soğanlar hazırlanmış, bir poşet üretiplik çogaltacağız diye alındı. Bir deneyelim bakalım nasıl olacak.

Dünden kalan arıların düzenlemesini ve laktik asit uygulamasını bitirip, Enes Emin arılığına geçtik.

Patlıcanı patlaktık. Bu resmi facede payşaltım, patlıcan köze konmadan delinmesi gerekirmiş nerden bileyim. Demekki kestanede böyle delmedinmi paylıyor.

Güzel bir çalışma ayrıca piknik oldu diyebilirim. Ramazandan sonra ilk ızgara galiba.

Eylül ayının 3 de çekilmiş bir pürende arı fotosu. Binlerce pürenden ilk açmış ve arı ziyaret ediyor.

Furkanın sokulan eli davul gibi şişti. Ertesi gün şişlik elden dirsege çıktı. Durumu Dr.Muhteşem abime ilettim, şişlik yayılmaya devam ediyorsa alerji iğnesi yapılması gerekiyor dedi ve olayın boyutunu resimle anlatamadım. Muhteşem abi Furkanı Dr.İsmail bey görsün dedi. Dr.İsmail abide acayip birisi çocuklara hiç iğne yazmayı sevmez, alerji ilacına devam etsin yarın ir göreyim olmazsa iğne yapılacak dedi, ertesi güne şişlik inmeye başladı, Furkan Emre de ignnede sıyırttı.

Dr.İsmail abiye göre her varının farklı zehiri olur diyor. Beni uyardı, seni 100 arı sokar bir şey olmaz, bir tek arı sokar, mevta olursun dedi, yav ne kadar çok sevenimiz var::((


Etiketler: , , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, Arıcılık son bahar bakımı, arıcılık ve sonbahar | Yorum Yok »

ARICILIK VE AĞUSTOS AYI

Ekleyen, Ali Türk on 06 Ağustos 2012 – 16:02 -

Enginar çiçeği.

Bu sene enginar üretimim fiyaskoyla sonuçlandı::((

İki adet enginar yetişti, bi,z koparana kadar ikiside çiçek olmuş. bu mevsimde çok olsa acayip arılar istifade edecekler, bir sürü arı ve böcek tarafından bu çiçek ziyaret ediliyor.

Ağustos ayı zaten sıcak, birde ramazan ayı girince arılıkta gündüz adım atılacak gibi degil. Üretmiş olduğumuz ana arıları akşam üzeri toplayabiliyoruz, sonrasında koştura koştura iftara yetişiliyor. Sonuçta orucun 15 günü bitti, geriye az bir şey kaldı.

Bu yıl çok kurak geçti diyebilirim. Haziranda kestaneye gidildi damla düşmedi, peşinden trakyaya gidildi, temmuz ayı bitti damla düşmedi, şimdi ağustostayız, kış iyi olmasaydı her şey kururdu diye düşünüyorum. Bu kuraklığa rağmen pürenler hala canlı, bir yağmur çok şey demek, pazar günü 10 km yakınımıza acayip yağmur ve dolu yağdı, yolu görmek imkansızdı, arabayı kenara çekip yağışın hafiflemesini bekledim, arılığa gittim bizim ormana damla düşmemiş.

 

Ana arı üretimin olmazsa olmazı erkek arılar.

Bu yıl çok önceden davranıp ürettiğimiz 5 ana arı 3 gün arayla üç sefer beş dakika bayıltılıyor. Bu ana arılar daha sonra erkek yumurtası atıyor. Karbn gazı CO2 ana arıyı yaşlandırıp çiftleşme isteklerini yok ediyor. Literatür böyle, benim ana arılardan birisi literatürü deldi, üç bayılma kesmemiş, birisi çiftleşmeye çıkmış ve şu an işçi yumurtası atıyor. Üçer günlük bayılmalar esnasında ana arı hep kafeste duruyor, en son serbest bırakılıyor. Bundan sonra bu tür işlemlerden sonra ana arıların kanatlarını kesmeye başladım. Sonuçta erkek bu mevsimde mumla arasanız bulamazsınız. Bu yöntemle üretilen erkekler genelde larva veya pupa döneminde alınıp yerine başka kovandan kapalı işçi veriliyor yoksa nesil nasıl devam etsin bu kololine?

 

Uygulamada 32. sırada yer almış ana arı nedense  erkek atıyor, hiç işçi atmadı, kısa zamanda yumurtaya başlamıştı. Tohumlama notlarıma bakıyorum her şey olumlu geçmiş, verdiğimiz sperm neresine gitti anlayamadım. Bu ana arıda erkek üretimine alındı, saf ana arı beklerken saf erkekler üretiyor::((

Bu koloni ise Trakya dan geldi. 5/7/2012 tarihinde arılarımızı kontrol etmeye gitmiştik. Myhtarımız kani bey bu kovan gelişmiyor dedi, kovanı bir açtım, üç çıta kapalı erkek vardı. Dedim ben bu kovanı alıp sana başka kovan vereyim kabul etti. Temmuz başından beri bu arıda erkek üretimi yapıyor.

Bu ana arıya bu mevsimde paha biçilemez::))

Memlekette soyu ne olduğu belli olmayan analara paha biçemeyenler var, Aziz Nesin boşuna konuşmamış birden onu hatırladım::))

 

Sökülmeye başlamış erkek arılar. Genel olarak anasız kolonilere verilip orada doğup beslenmeleri sağlanır. Sıradan başka kolonilere bu çıtayı verirseniz doğan erkekleri anında kapı dışarı eder, mevsim erkek mevsimi degil. Bu tür koloniler sürekli kapalı yavru takviyesi ile ayakta tutulur ve verilen çıta ara sıra kontrol edilir, verdiğiniz çıtadan ana arı memesi yapılıp ana arının işine son verilebiliyor.

Trakya’dan gelen koloninin ana arısı, görüntü gencecik, fırıl fırıl kovanda dönüyor ama dölsüz yumurta atıyor. Ana arının tipine bakıp ondan manalar çıkartılsaydı, dünyada damızlık diye bir kavram olmazdı.

Erkek arılar doğmadan anasız kolonilere alınmalı, yoksa erkek arılar kaybedilebilir.

Zaim abinin site yöneticisi Raşit bey, kendisi Bulgaristan’daydı kendisi göçmen. Yurda döndü, maskesinide alıp daha önceden kararlaştırmıştık iki koloni istiyordu.

İçten bölmeli oğul kutusu getirmiş, dedim durup duruken başımıza iş çıkartma, götür ruşetleri aktar dedik.

Bulgaristandan getirdiği kovan modelinin altı. Altlık seyyar, katlar seyyar, kovan seyyar, her kattan ve kovanın ortasından çıkışlı, dedim git işine yeni şeyler görmek istemiyorum.

Kovanın sadece altlık sabit::))

Altlığa sadece katları diziyorsunuz.

Raşit bey sonnda arılarına kavuştu, site yavaş yavaş arılanmaya başladı::))

Eşek arıları bu sıra arılara musallat oluyorlar. İşçi arılarıanında parçalayıp yemeğe başlıyor.

Yıllar öncesi balık avına gitmiştim, gittiğimizde bir kaç gün kaldığımız olurdu, son yıllarda bir sefer bir günlüğüne bile gidemiyorum.

Balık tuttuğumuz yerde eşek naneleri vardı. Eşek nanelerinede bal arıları konuyor, eşek arısı sanki savaş uçagı gibi, nanelerin arasına bir dalıyor kaçmaya çalışan işçi arıyı yakalayıp yiyordu. Bende eşek arılarını yakalamaya çalışıyordum, yanımda bulunan balık kepçesi bu iş için acayip işe yaramıştı, birden taaa o günler aklıma geldi.

Balık malzemecisine gittim. Kepçe alacağız adam soruyor, teknedemi kullanacaksın::))

Yok bunu ormanda kullanacağım dedim adam acayip acayip baktı durumu anlattım şaşkınlığı geçti.

Eşek arı avı’mız bayağı bereketli geçiyor.

Av peşinde olan eşek arısını avlamak çok basit, sıcaklarda uçmuyolar, akşam üzeri arılıga geliyorlar, üç akşam eşek arı av partisi yaptım, yüzden fazla eşek arsı mevta, hem kepçe sallamasını unutmayalım, kışın büyük olasılıkla hep balı tutacağız, Zaim abi tekne aldı, devamlı davet ediyor nasıl gideyim bu iş güç arasında…

Bunların kolonilerini bulabilsek imha daha kolay olacak ama ormanın kim bilir neresindeler.

Eşek arıları, içiçi arının en az dört beş misli büyüklüğünde.

Eşek arı tuzağı. Eşek arılarına başka ikramlarımızda var. Ne hikmetse dün hiç teşrif etmediler.

Bir kaç ped şişede tavuk ürünleri deneyecegim, bu arılar etçil.

Yol kenarına dökülmüş harfiyat ve ürzerindeki bitki ilgimi çekti. Yaklaştım kendi kendine büyümüş br meyve, henüz olğunlaşmamış, yoldan görünmeyecek şekilde arka tarafa aldım, sabırla olğunlaşmasını bekliyorum::))

Kendi kendine yetişen bir karpuz. Birde bakım yapılsa kim bilir nasıl olurdu. Hani kuşun kurdun hakkı derlerya, bakalım olğunlaşana kadar yolun kenarında kalacakmı, kalırsa hasadı görüntülerim::))


Etiketler: , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, Arıcılık Eğitimi, arıcılık ve sonbahar | Yorum Yok »
Forum