MERSİN AYDINCIK YOLCULUĞU

Ekleyen, Ali Türk on 21 Şubat 2013 – 11:17 -

Uzun süren çalışmalarımızı bitirip Mersine gitmemiz gerekiyordu. İşleri bitirdik bu sefer arıcılık festival işi çıktı, festivalde ise 2 saat kalamadım. Uzun süren bir yolculuk yaşadık, Aydıncık yolculuğumuz, kamyonla iki  gün sürdü.

Arabaya parça yük yükledik, yolda başka yük alınacak ve akşamdan yola çıkamadık.

Ertesi gün sabah yola çıktık. Eskişehir’den fayans ve seramik yükleyip yola çıkmamız gene öğleden sonrayı bulmuştu.

Yolda bir kaç kez bizim fazlalık kapakları üzenledik.

Fayansları portifle yüklüyorlar ve biz malzemeleri üst üste yığdık.

Yola çıktık Mustafa Doğan aradı abi neredesiniz, nerede olacağız yoldayız::))

Öğlen yemeğini burda yiyecegiz diyor, biz ise çok uzaklardayız.

Öğlen yemegini bir dinlenme  tesisisnde yedik.

Mustafa’ya dedim biz yemek yedik beklemeyin, bizim yüzümüzden aç kalacak::))

Mustafa sürekli nerde olduğumuz sorup duruyordu, bizde nerdeysek söyledik.

Afyon Bolvadin ve Çay’dan geçtik, yolda davet üstüne davet alıyoruz, zamasn kısıtlı ve akşama Mut’a bir palet mal bırakılacak, akşam indiremezsek ertesi günü beklemek zorundayız.

Konya çok geniş topraklara sahip, Akşehir’e doğru ilerliyoruz dağlarda kar var.

Bizim Mustafa Doğan yolun kenarında pusuya yatmış ve duruyoruz.

Ksamyona bindi hemen içeri geçelim dedi. Çalıştığı Akşehir Hububat Borsası yola sıfır mesafede.

 

Arabadan iniliyor, herkes sarmaş dolaş. Mustafa aslında İstanbuldaki festivale gelmek için bilet bile almıştı. Rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca gelememişti.

Dışarısı soğuk, ofise geçelim dedi.

Kamyoncuda ipin ucunu kaçırdı, önümüzdeki yolu akşama alması zor ve Mut’a yetişmemiz zor deyip molayı verdik.

Mustafa bir yere telefon edip, emanetleri gönder dedi.

 

Mustafanın çalıştığı ofis ve ben bizim kalfayı arıyorum, elimde iyi bir hasta var, bunu telefondan bir muayene et, şikayetleri nedir bir bak ve ne kadar bu işten komisyonum var soruyorum, sen bana Mustafa’yı ver gerisine karışma dedi.

Mustafa durumunu anlatırken resim alıyorum, muayene ücretinden payımı almak için bu resim delildir bilesiniz::))

Komisyon olarak demişki bizim kalfa, ustamı aç bırak, bu onun iyiliğine bilsin deyip telefonu kapatmış.

konya etli ekmek

Emanetler geldi, aman Allahım, yeme yanında dur::))

Konya etli ekmeği….

Kamyon şöförlerinden biri, ismi Halil, patronu Babi diye sesleniyor, dedim bunun ismi yokmu var ama böyle biliniyor, Halile sordum neden böyle çağrılıyorsun diye, dediki ben doğdumda dallas dizisi varmış, birde o dizi gözlerimizn önünden geçti, Ceyar, Babi, Pemila, Lüsi yani Yuing ailesi, nasılda bilinç altımıza yerleşmiş, ülkemizdeki ahlakın bozulmasına bu dizinin bana göre etkisi çok büyük. Bu diziden önce insanlar senet sepet bilmezdi laf veya söz yeterliydi…. Ne oluyor yav bana nerelere daldık gene…

Bu hadiselere söförlerde hayret etti, şimdi siz daha önceden tanışmıyorsunuz ve internetten tanıştınız, evet diyorum şaşırıyorlar…

Babi bu ilgiden menmun bende arıcı olacağım diye tutturdu.

İlhami abi etli ekmekleri görünce kendini tutamayıp hemen geregini yapmaya başladı, mübaret kıtlıktanmı çıktın dur hele….

Ben doktor kontrolünde olduğum için bu gibi yerlerde yiyeceklerle poz veririm::))

Hiçmi yemedin diyeceksiniz, kıyısından köşesinden biraz yedim tabi::))

Etli ekmek harikaydı, Mustafa’m kesene bereket, Allah her şeyi gönlüne göre hayırlı etsin.

Dost kelimesi bazılarının dilinde olur ve ben bunu defalarca izah etmeye çalıştım, dost sizin için karşılık beklemeden fedakarlıklardan kaçınmayacak kişilere denir, en kısa özetimde bu oldu, Mustafa benim dostlarımdan birisidir.

Geçmişte ne dost bildiklerimiz vardı ama kazıkları yediğinizde siz dostluk peşindesiniz, karşınızdaki sizi nasıl yerim peşindeymiş, bunu anlamak uzun zaman alıyor ama zaman içinde herkesin niyeti ortaya çıkıyor, yapmacık hareketlerle bir yere kadar insanları oyalayıp kandırmak münkün ve ben bir çok kişi tarafından bu konuda kandırılan biriyim. Sonuçta herkesin niyetini yaratan biliyor, yanımızda bulunan meleklerde yapılanları kayıt etmekteler, bir gün bunları hep birlikte izleme imkanımız olacak…..

Zaman kısa, kısa üsre içinde oradan oraya geçip muhabbet etmeye çalışıyoruz. Mustafnın arkadaşlarıda sohbete eşlik ettiler borsa başkanımızla tanıştık, acayip sıcak bir ortam. Mustafa ise ziyaretimizde oldukça menmun, bunu gözlerinden anlıyorsunuz.

Resmin sağındaki kişi Mustafa Doğan’ın mesai arkadaşlarından biri. İsmi yanılmıyorsam Hasan’dı. 200 Kovan ile babası ve kendi arıcılıkla uğraşıyormuşlar. Arıları Muğla’da.

Mustafa ve arkadaşlarına teşekür edip vedalaşıyoruz.

Tekrar yola koyulduk, korktuğumuz oldu ve Mut ilçesine yetişemedik. Yükü indirecek portif yok, dolayısı ile ertesi günü beklemek gerekiyor, akşam üzeri varmamız gereken yere gece 12 gibi vardık. Kamyoncu bir yere durup dediki 4 kişi arabada yatamayız, buradan araba geçer bir soralım. Tesistekiler dedilerki gece bir ile iki arası aydıncıga otobüs var. Tamam dedik ve kamyoncu kamyonda yatmaya gitti. Yan tarafta ise otel var. İlhami abi birbuçuk saat otobüs bekleyecegiz, birde gece gece Aydıncıktaki insanları rahatsız etmeyelim, gel otelde yatalım::))

Hemen otele girdik iki kişilik bir oda bir uyumuşum, sabah ilhami abi diyorki, acayip yağmur yağdı, şimşekler çaktı, ben ise bunların hiç birisini duymamışım. İlhami abi zaten yol boyu uyuyup durmuştu, geceye uyku kalmamış::)

Sabah kalktık, hesabı ödedim, çıkarken kasiyer abiler kahvaltı karşıda dedi, hee demekki kavaltı beleş::))

Hemen gidip kahvaltımızı yaptık, dışarıya çıktık bizim kamyonda hareket etmiş ve bizi gece bitti biliyorlardı, bizi görünce şaşırdılar::))

Araba durdu bindik, kanyon sahibi Fatih dediki abi iyiki karşılaştık, biz sizi gece gittiniz biliyorduk, buradan gündüz  saat birden önce araba yoktu dedi.

Mut’a vardık, birazda Mutlu olduk bu arada::))

İstikamet Silifke, yol boyunca biz yanlız bırakmayan.

Göksu nehrimi desem deresimi bilemiyorum, suyun renginden isim almış olmaı göksu. Göv bir rengi var, bizim içanadoluda yeşeren peynire gövermiş derler, su göv renkli.

Göksu kıyılarında çiçeklenmiş badem ağaçları var. Buraya kadar çiçekli ağaç görmemiştik. Sahile yaklaştıkça çiçeklenme devam etti. Hala portakal mandalina ağaçlarında meyveler üzerinde duruyor, neden diye sorduğumda ağaçtan kopmadığı müttetçe taze kalırmış. Limonlar, portakallar, mandalina az kalmış ama hepsi hala dalından yeniyor….

Göksu nehri üzerindeki köprüden geçiyoruz Silifkey’e girmek üzere br yer, belkide 500 metre mesafe varmı bilemiyorum, bu su Silifke’den denize dökülüyor.

Silifkede fayans ve seramiklari indiriyorlar ben etrafı kolaçan ediyorum.

 

Çiçeklenmiş bir şeftali, arka planda bir ağaç var meyveden yıkılıyor, etrafında kimsede yok, bir dadına bakayım demeye::((

Mandalinalar yazık ziyan olacak, yiyen içen yok….

İsrafa acayip gıcık olurum…

 

Dutlar olmak üzere, bir yerdende düşünüyuorum, Cennete filanmı düştük…

İçimdende Cennet bu kadar ucuzmu demekteyim….

Bahçelerde bazı bademmler çiçekleri dökmeye bile başlamış, bu arada gece Silfke ve Aydıncık yöresine bayağı bir dolu yağmış. Silike den Aydıncığa doğru yola çıktık, genelde sahile çok yakınsınız.

Arkadaşım Ekrem Kara’yı aradım bir saate ordayız diye. Ekrem burada çok şiddetli yağmur var hava soğudu diyor.

Silifke’de sıcaklık 21 derece gösteriyordu.

Aydıncık yolu üzerinde ilerlerken sıcaklık hızla düşmeye başladı. 21 Dereceden 9 dereceye bir saat içinde düştü.

 

Ekrem indireceğimiz malzemelerin altına ağaç hazırlıyor.

Yerler ıslak ve yağmur yeniden şiddetlendi, hemen yemeğe gittik, hem karnımız doysun, hemde yağmur durur hesabı yapıyoruz, doktorun reçetesine uyduğumdan olacak ki yol boyu aç aç yolculuk yapıldı::))

Yemeği yedik, yağmur durdu malzemeleri indirip arılığa çıkıyoruz.

Hava soğuk.

Hiç arı uçuşu yok gibi, tek tük gelip giden var, bir kaç kovanı yaşıyorlarmı diye kapağı ve çuvalı aralıyorum, merhaba diyorlar::))

Boş duracağımıza serada iş bulduk, yövmiye dolğun.

 

İlhami abi çalışma esnasında fazla salatalık yemiş.

Hasat sonu salatalık az çıktı diye ilhami abiyi tarttılar, iki kasa salatalık yediğini tespit ettiler, yövmiyeleri alamadığımız gibi, ek çalışmaya tabi tututlduk::((

Seralarda yapılan tüm işler kayıt altına alınıyor, ilaçlamalara çok dikkat ediliyor, ilçe tarm tarafından sürekli denetim yapılıyor, ilk defa uygunsuz bir şey görülürse 5 bin tl ceza, devamında 25 bin liraya kadar yükselip, hapis cezası bile veriliyor.

Biz çalışmaları biraz aksattık, ilaç verilecek serada ilaçlama bir gün sonrasına sarktığı için iptal edilip, 4 gün sonrası salatalıklar toplandıktan sonra ilaç verildi. İlacın etkisi 3 gün ve buna acayip titizlik gösteriyorlar. Yıllardır üreticilik yaptıkları için işin bilincine varmışlar.

 

Serada ben bir salatalık yedim ceza almadan yırttım::))

Ne zaman akşam olmuş gene ızgaralar hazır::))

Izgara hazır ya, hemen bir misafir damladı, bizim Zıraat mühendisi, Muhhamet Pak damladı. Misafir misafiri sevmez derledi, şimdi bunu daha iyi anlıyorum::))

Arıcılığın en çok sevdiğim yeri burası işte, yeme yanında dur::))


Etiketler: , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi | Yorum Yok »

KASIM AYINDA ARILARIN DURUMU, MERSİN AYDINCIK

Ekleyen, Ali Türk on 29 Kasım 2012 – 14:20 -

Ülkemizde arıcılık denildiğinde bir çok yerde sezon kış gelmesine rağmen bitmiyor. Bunu hadiseleri yerinde gördüğünüzde anlıyorsunuz. Resimdeki arı kasım ayının 20 sin de keçi boynuzu yaprağından salgı topluyor.

Bir başka işçi arı ise, aşılı keçi boynuzu püskülünden nektar topluyor. Keçi boynuzu ağaçları civarında keskin bir koku var, aynı kestane akımındaki gibi ama kokusu farklı.

Bu ise yabani keçi boynuzu ağacı, püskülü ise oldukça farklı. Yukarıdaki resimlere ait video ise bu linkte.

http://www.dailymotion.com/video/xvdd9y_arycylyk-videosu-nektar-ve-polen-toplayan-arylar-20-kasym-2012_animals


Bizim arılarımız genelde Gebze de yavruyu kesmişlerdi. Aydıncık’ta  bizim Ekrem’in kolonileride kontrol ettim. Kasım ayının 20 de bu kovana kat koydum. Kovana çıtalar dağınık konmuş ve 9 çıta, 10. çıtayı sokmak imkansız. Kenarlardan iki ballısını aldım. Alt kata benim kabarmış çıtalardan verdik, bu bölgede sezon sonu tüm petekler eritiliyormuş, kabarmış petek saklamasını bilmiyorlar.

9 Çıtalık kolonide 6 çıta yavrulu vardı, en merkezde ki çıta yukarıdaki yavrulu resim.

Kovanın içi arı dolu fakat bal geliyor, koyacak alan yok. Koloni yatıyordu bu mevsimde kovanın hem altına boş çıta girdim, birde kat koydum hazır elimizde kabarmış çıtalar vardı.

Arı bal akımında bol bol yatmış, koloni yönetimi zamanında gerekli, güzelim akımlar kaçmış, gördüğüm kadarıyla hala akım devam ediyordu, benim kovanlarda bir kaç gün içinde peteklerde ağarma başlamıştı.

bal kemerli yavrulu çıta

Kolonide alan veya boş yer yoksa ne yapsın ki, her geçen gün yavruyu azaltıp, gelen polen ve bal ile bloke olamak zorunda.

Demir hindiba çiçeği, bu bitki yenir.

Aydıncık’a vardığımız akşam ziraat mühendisi olan Muhammet Pak, arıları indirmek için geleyim mi? diye telefon ediyor, abi gel dedim, arı indirirken adam lazım olmaz mı, 17 saat yol gelmişiz, meğersem serada bir kaç sıra iş kamış bitirmeyi düşünüyormuş tu. Ertesi gün kalan işi yapmak için bende seradayım. Salatalık fideleri uzadıkça yukarıdan aşağıya sarkan ipe dolanması gerekiyor. Bu iş 2 metre yükseklikteki yatay tellere kadar bir kaç gün arayla yapılmalıymış. Yoksa içeride düzen bozuluyor, her taraf karman çorman ve orman gibi olurmuş. İşin püf noktası ise ben yeni öğrendim, salatalık fidesi ipe soldan sağa doğru sarılmalı, yanlış yaparsanız kendi kendine sardığınız salatalık çözülüyor, yani işin doğasında soldan sağa doğru dönmesi gerekiyor.

Bu resimler benim haberim yokken çekilmiş, Muhammet facede bu resimleri paylaşıp, altına da ırgatın iyisi yazmış. Irgatın iyisi sıfır hatayla çalışırmış. Ben ilk defa salatalık fidelerini ipe doladım, genelde dolama işinde salatalık fidesi kıranlar oluyormuş. Ben hiç bir filizi kırmadım. Filiz kırıldığında fidenin koltuk denen sürgünü işi devam ettiriyor ama en iyisi ana filiz yaşamına devam ederse daha iyi oluyormuş.

15 Gün öncesi Ekrem’in sırasında fideler 1 karış ancak vardı, 15 gün sonrası ise salatalıklar toplanmaya başladı.

Ekrem’in bayağı büyük seraları var, bu günlerde ful üretime geçilmiş durumda, ben oradayken ilk toplama işini yaptık. İlk toplamada 3 kasa çıktı, sera tam kapasiteye geçtiğinde 3 günde 30 kasa salatalık toplanacak, bu bir ton civarında ve her üç günde toplanıp hale sevk ediliyor.

Kasım ayında dalından dut yediniz mi? ben yedim.

Özgür bir yaprak, oldukça mutlu, seradan doğaya uzanmış, artık mutlu yaprağımız da var::))

 

Yukarıda biraz bahsettim, bitkiler bir yerlere dolanırken soldan sağa doğru sarılıyor. Dünya güneşin etrafında soldan sağa doğru dönüyor. DNA zincirimiz gene soldan sağa doru diziliyor. Atomların içinde hareket eden elektronlar gene aynı soldan sağa doğru dönüyor. Farkında olmadığımız hemen hemen bir çok şey böyleymiş. Resimde fasulyeleri görüyorsunuz. Bazı bitkilerin kendilerini bir yere tutturmak için ince bir sürgünleri var, onlarda aynen soldan sağa doğru tutunuyor.

Ben bu olayı yeni fark ettim, zaten hayat bir derya, bu deryada kaç şeyin farkındayız ki?

Gebze de bazı kolonilerde birleştirmeler yapmıştım. Ani birleşmelerde arılar kesinlikle birbirini kırıyor, yani öldürür. Birleştirme yöntemlerinde bir sürü malzeme kullandım, soğan, sarımsak, parfüm, bazı yumuşatıcılar acayip keskin kokuludur. Bunların hiç birisi yanımda yok ve ben arı birleştirmem gerekiyor ve yolda koku işi aklıma geldi. Düşündüm en ucuz nasıl koku alabilirim veya yapabilirsiniz. Çözüm hazır bir bakkala girdim, tarçın var mı var ver bir paket ne kadar 50 kuruş, buyurun diyorum. Azıcık tarçını ped şişeye koydum, suyu doldurdum, birleştirdiğim kovanın içinde döküp, bezle de içerisini siler gibi yapıp kokuyu yaymışım. Arılar hiç birbirine dokunmadılar. Bu bilgi mutlaka birilerinin işine yarar diye resimleyip paylaşıyorum. Bu işler için özel koku var şu kadar para diyebilirler::))

Aydıncık ve benim ruşetlerim, bir çoğu yavruyu kesmişti. Sanki kıştan bahara çıkmış gibi oldular, acayip polen çekiyorlardı, tüm ruşetlere yarımşar kilo kek verdim, ruşetlerin geneli 1 çıtalık arılardan oluşuyor. Kovanlarımız da çok bal vardı, ruşetler zayıf olduğu için iki gün kovanlardaki balları alıp, ruşetlere takviye verdik, kovanlara ise boş esmer kabarmış çıtalar girdim. Bakalım 1 çıtalık ruşetler bahara ne olacak, gelişecek mi? sönecek mi? bunların kayıtlarını tutacağım. Etrafımız tamamen cam sera, belkide en çok zararı arılara bu seralar verecektir, seraya giren arılar çıkamaya bilirler. Bu günlerde malta erikleri açmak üzereydi, malta erikleri açtığında 2 ay çiçekli kalıyormuş. Oradakilerin demesine göre malta erikleri açtı mı arılar başka çiçeklere gitmez diyorlar.


Etiketler: , , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, Arıcılık son bahar bakımı, arıcılık ve sonbahar | Yorum Yok »
Forum