Bazı karniyol f1 anaarılar yumurta atmaya başladı, bu anaarı ise benim balkonumdan, önemi ise çok büyük.
Bu sonuçları görmek çok uzun zamanlarınızı alıyor. Arıcılıkta bazı işlerde ilerleme olmamasının altıda belkide bu uzun süreç yatmakta. Hep çalışıp sabredeceksiniz. Bazen tüm hayalleriniz yerle bir olacak, ama yılmamak gerekiyor.
İlerde bu konuyu enine boyuna zaten paylaşacağım, şimdilik bu çok bile oldu.
Yeni bir yer buldum, sıfır su kontrası, tabakası 8 liraya. Ebatları ise 210 x 109 x 1 kovanlarla katların ve anti varroa dipliklerinin montajında pervaz olarak kullandım. Bir başka ayrıntı ise 8 tane kovanın üst kapagı çıkıyor bu tabakadan.
Daha önce hurdacıdaki tahtaları arıcılara gösterdik, sonra biz bulamaz olduk::))
Onun içindirki bu malzemenin yerini kimseye söylemiyorum.
Ayrıca bu malzemeden degişik bir kat, yani ballık düşünüyorum.
Altlıklar için kuru olsun diye hazır 5 x 10 kereste almıştık bir sürü kereste hurdaya çıktı, çıta oldular. Altlıgın parçalarına göre kereste biçtirseydik daha iyi olacaktı.::((
Resmin solunda bu artan malzemeler var.
Cemil usta bu günlerde ruşet yapıyor. Üstten yemlikli.
İstek üzerine, baş tarafları ağaç yanları 1 cm su kontrasından yapıldı.
Malzemeler bittide sahibini bekliyor. Telli çıtaların petek örülmesiyle alakalı geçen bir bilgi vermiştim. Bu çıta ağ kurdu maduruydu. Tamamını kesmedik, bozuk yerlerini kesip kovana verdik. Arılar hemen işçi gözlü petege, erkek gözü örmeye başlamış. Telinde üstünü örerek işlerine devam ediyorlar. Anaarıda hemen erkek gözlerine yumurta atmaya başlamış, acelesi neyse. Sanki kovanda yumurta atacak yer yok. Anrti varroa dipliklerin kovanlara montajını bu şekilde yaptım. Aynı kat gibi sıkı oturuyor. Yanlardan üçer vidayla pervazları monte ettikten sonra altlarada üçer vidayla tutturuyoruz. Pervaz biraz geniş duruyor nedeni ise bu kovanların eski girişlerini arkaya aldık ve kapatmak için böyle geniş parça yapıldı. Yoksa bir sürü uğraşmak gerekiyordu. 9×9=18 Vidayla pervaz ve altlık montajı bitiyor. Dün iş çıkışı montajı biten kovanları boyadım. Önlerine başka ikinci bir renk geçeceğim.
Katlardaki sac pervazları yerine bu pervazlara geçecegim.
Bu sıralar bir marangoz daha arılara merak sarmaya başladı. Arıları yakından görecekmiş. Dedim ben birazdan gidecegim istersen sende gel bir bakalım deyince meraklıya olur dedi. Gitmişken malzemeleride götürelim bari dedim::)))
Memlekette meraklı kişilere, acilen çok ihtiyaç var. Zaten meraksızlardan da ne köy nede kasaba olur.
Dr.İsmail Demir, bizim aile doktorumuz. Yaklaşık 20 yıldır tanışırız, kendisi ise 30 yıllık doktor.İsmail abi kendisi Rize’li ve babasıda çoktan beri arı istiyordu, geçen sene son anda vaz geçip bu kış baharda mutlaka iki kovan arı hazırla demişti. Bende cuma günü marangozdan çıkamadık Saim Gürel’le, arada sadece bu kovanları aktarmaya gidebildikti.
İsmail abime, en son yaptıgım antivarroa dip tahtalarını, yıllardır kullanmadığım ballıklara monte edilimiş olarak verdim. Acil oldugu için boya filan yapılamadı, yaklaşık 8 yıl öncesi katlara pinoteks çekmiştim. İlk pervazla dip tahtasınıda bu iki kovanda gerçekleştirdim. İşim magazin bölümüne gelir isek, ben aman Allahım beni doktorların eline düşürme dedikçe doktorlardan kurtulamıyorum. Hatta bu doktorlardan benim çektiğim nedir desem, şimdi Dr.Muhteşem abi atlayacak,kim kimin eline düştü diye::)) İsmail abi mesayi bitimleri arılıkta eğitimede gelecek. Cumartesi sabah saat 07 de iki kovan karniol arıyı yükleyip Karamürsel’deki köyüne götürdü. Bizim hacı diyorki ver Muğla’ları gitsin::))) Verdigim arılar karniyol F1 analı kolonilerimdi, haftaya kesin kat atılması gerekiyor.
Cuma günü marangozdan çıkamadık,sadece Saim le arılığa gidip İsmail abinin kovanları yeni kovanlara aktarıp geri döndük. Dip tahtalarımın tamamı hazır, muslukların parçalarıda hazırlandı. Yazlık ve kışlık olarak kullanabileceğimiz musluk diyeyim.
Parçayı iki şekilde kullanabiliyoruz, aslında üç yönü kullanılsa süper bir şey olacak. Bu kışlık modu. Yazlık modu, havalar ısındıgında tamamende çıkarılabilecek durumda seyyar bir parça.
Bu katlar en az 7-8 yıl öncesinin belkide daha öncesine ait. Yıllardır kullanamadık. Bu sene tüm malzemeleri kullanacağız. Çift kat kuluçkalık sistemine geçiyoruz.
Hani bazıları derki bu arılar bize uymuyor diye, arının kullanma talimatından kimsenin haberi yokki.
Arı geldiği yerde çift kat kuluçkalıkta duruyor. Kovan altları yaz kış açık. Sen bu arıyı elindeki malzemeye uydurmaya çalışırsan tabiki bazı şeyler uymayacaktır. Memleketimizin doğusundada batısındada kovan girişleri bile aynı, birazcık aklı olanlar bunların sorun olacağını zaten düşünürdü ama sağ olsun başta bilimcilerimiz olmak üzere hep projelerde kalıyoruz.
Karniyol arısı Almanya’da oluyor, Almanya ise İçanadoludan daha soğuk bir iklime sahip, sorun nerde acaba…?
Arı ırklarının sorun çıkarmasında elimizdeki ekipmanlarınında bu işleri tetiklediğini şimdiye kadar düşünen oldumu?
Yada bizim gelişen arılarımızın oğula kalkmasındaki nedenler nedir?
Gene başta Amerika ve Avrupada en az 20 yıldır kullanılan, anti varroa elek telli diplikleri niçin şimdiye kadar firmalarımız hiç dikkate almadı. Çok iyi giden arabanızın hava filitresi tıkandığında ne oluyor, araba çekmiyor dimi?
Yada mazotlu arabaya bezin koyarsanız daha iyi çekermi?::))
Şu an bu altlıkların önemi anlaşılmış ve bir çok kişi bu altlıklara geçmeye çalışıyor.
Bizim mantıgımıza çok ters gelsede, bilimsel olarakk arıcılık yapanlar bu altlığı kullanıyor.
Bu hafta altlıkların kovanlara montajı ve aktarımına başlıyoruz.
Kovan dibi temizlemekte bundan sonra tarih olacaktır. Her baharda kovan aktarıp dip temizlemek gerekirdi. Şimdi bakıyorum ne düşerse alta iniyor, birde düşen pislikleri arılar dışarı atmak için çalışıp durmaktalardı. İşçi arıları ek işlerden kurtarmış oluyoruz.
Kovanlara kat veriyordum sorun yoktu, verdiğimiz katlar ise ormandan gelen katlardı, ben ormandaki katları son baharda 1 hafta arayla sürekli kükürt dumanı vermiştim. Gebze’deki peteklerdende hacı sorumluydu. Hacının katlara geldiğimizde sorun çıktı, hacı kükürtle ağ kurtlarını degil kendisini zehirlemiş::))
32 tane çıtanın petekleri kullanılmaz halde idi, kesip eritmeye ayırdık.
Bu arada hacı bana arıcılık dersleri vermeye başladı, Allah ne verirse hayırlısını versin, dedimki laflarla bu iş olmuyor, neler yapıyorsun onlara bakmak lazım, bak çok biliyorsun petekleri niye koruyamadın o zaman, ses yok.::)))
Anti varroa elek telli dipliklerimizin boya işide yarılandı. Bu malzeme yerde olacagı için bezir yağı ile pinoteks karıştırıp uygulandı. Bizir yagını ağaç içine çekip kuruyup donduğunda ağaç çok sıkı oluyor, suda alamıyor.
Bu arada istediğimiz kovanlarda erkek arı üretiminede aralıksız devam ediyoruz.
Çok önemli bir detay ise bazı kovanlara verdiğimiz boş çıtalara işçi gözü de örülebiliyor.
Bir kaç denemede dikine takılmış telli boş çıtada yaptık. Telli boş çıtaya dalak dediğimiz parçalardan birisini tuturuyorum, bazısına 2 cm ham petekte taktım, arılar telli boş çıtaya telleride içine alarak petek ördüler. Bundan sonra boş çıta verir iken artık telli veriyorum. Telsiz çıtalar tüm arıcılar için taşınırken risktir. Bu çıtalara mutlaka raptiye koyarak belirliyorum. Teliz çıtalar yavrulu iken kırılıp dökülse sorun olmaz, fakat bal akımlarında çıkan yavuların yerine bal dolduruluyor. Kovan nakillerindede bu çıtadaki ballar kırılıp dökülür ve kovandaki arıları yedikleri bal yakar ve kovan sönmelerine neden olur. Bundan dolayıdırki erkek çıtası verirken dikine telli olanları boş verdiğimde teli kapsayarak petek örüyorlar, bu işleri yapanlar varsa bilgilerine sunuyorum.
Arılıkta devamlı meme üretimimiz devam ediyor. Kutularda hiç hoşuma gitmeyen fireler var. Siz planlarınızı normal olayın akışına göre yapıyorsunuz, diyelim 10 kutuya 30 meme lazım. Daha önce hazırladığınız kutularda bir şeyler oluyor, bazen 2 kutuda 9 anaarı olması gerekirken 1 anaarı kalmış oluyor, acilen hazır arılı kutuya bu memeleri verip, yeni arılandırılacakları ertelemek zorunda kalıyoruz. Anaarı kutularını ilk arılandırmada sürekli anaarı kaybı sorunu çıkıyor. Buda planlarımı alt üst ediyor.
İlk tur anaarıların büyük bölümü çıktı, çiftleşmelerini bekliyoruz. Her taraftan benim analarım ne oldu diyorlar, henüz yumurtaya başlayan anaarımız yok.
Bu sene bazı şeyleri yeniden fark ettik. Erkek arıyı boyamışım, doğumundan sonra aradan bir ay geçmiş sperm toplayacağız 1 aylık erkekte hala sperm yok. Bunun araştırmasını yaptım erkek ne kadar erken çıksada belli sıcaklık olmadığında olgunlaçmışyor.
Havalar ise ilk defa 24 ve 25 nisanda güzel sıcak yaptı, arılıkta maskenin içinde bunaldık. Muğla’dan gelen arılar sayesinde geçici bir süre maskeye mahkum olduk.
Yeni çıkan analar 3-4 tanesi çıktıgı memede ne arıyor anlamadım, üstüne çıkıyor, civarında geziyor, karniyol F1 2010 çıtırları. Kara kızlari hayırlısıyla bir baş göz etseydik.
Şu anki firelere çiftleşme uçuşları dahil degil, o zaman ne kadar kayıp olacak soru işareti?
Pazar günü işlerimizin bitiminden sonra 18-19 kutuyu kontrol edip petekjlerine şurup dolduruyoruz.
Birisi dalak diye kafayı bozdu, dalak dedigin böyle olur. Bizim kutular bile dalak örer be::))
Beni çökerten istatistik görüntüler. Sıra başındaki anaarı çiftleştirme kutusunda 3×3 kayıp var. Üç gözdede anaarıyı göremedik.
Bu resmin sol başındaki istasyonda tam bir facia. İki kutuda 6 anaarı olması gerekiyor, 5 fire var 1 gözde anaarıyı görebildim.
18-19 kutuda en az 15 anaarı kaybı vardı::((
Çalışmalarımızın arasında resim çekmeyide genelde unutmaya başladım. Artık kutulardaki anaları göremez olunca, çiftleştirme kutularındaki kontrollere son verdim. Arılıktan genel fotolar çektim. Son en yoğun 15 günü geçtimmi gerisi kolay.
Her sene, seneye rahat edeceğiz diyorum, daha beter rahatsız oluyorum, Allah ne verirse her şeyin hayırlısını versin.
Arılıkta degişim devam ediyor, güçlü arıların artık buradan götürülmesi gündeme geldi. Arılığın uzaktan bile iniltisi duyuluyor ve arıdan korkanları acayip rahatsız etmekteyiz. Tabi biz buna sevinemiyoruz::((
Arılıktan giden kovanların yerini, anaarı kutuları alamkta.
Kovanlarım ve kutularımın durumları.
23 Nisan 2010 günü Saim Gürel’le yeni dip tahtalarımızın girişlerini yaptık. Saim Gürel’in 25 tane altlıgı bizim Mustafa bitirip tellerini çakıp teslim etti. 23 Nisan günü marangozdan çıkamadık desek yalan olmaz, çok kısa süreliğine arılığa gidip geldik.
Marangozdaki en az 8 yıldır bekleyen kovan ve katlar nihayet faliyete geçiyor. 8/10 sene öncesi 120 kovan yapmıştım ve her sene 100 kovan yapıp 300 kovanla arıcılık hedeflemiştik, olmadı. Nasipte başka şeyler varmış.
İnsanlar yaşantılarında geçmişteki eğitim ve etkilendikleri kişileri ve ortamlarıda ömürleri boyunca unutmazlar.
Şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek’te benim etkilendiğim kişilerdendir. Romanlarını ve Çilename adlı şiir kitabını defalarca okumuşumdur, acayip beyin cimlastiği yaptıran şiirleri vardır.
Yaklaşık 10 yıldır hazır kat ve kovanlara arı koyamayınca aklıma üstadın o mısraları geldi, demekki her şeyin bir randevusu var, kısmet denilen::))
Üstat Fazıl derki ölüm bölümünde;
“Büyük Randevu, bilsem nerede saat kaçta, Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.”
Muğla’dan gelen arılardan birisini 4 çıta bölüp unutmuşum. Dün ortalık bir karıştı, zaten arılar yavru uçuruyordu, birde oğul çıkınca acayip iniltiler vardı.
Sonrasında oğul geriye dönüp, turunu tamamlayamadı.
İçerden istedikleri anaarıyı bırakmadılar ve ilk oğulumuz çıkıp kovanına dönüş yaptı.
Bu sıralar o kadar yogun çalışıyorumki, birde bu Muğla arıları mahalle içinde her zaman karıştıramıyorum, arada kaynayıp gitmiş.
Akşam üzeri bu kovanı açtım, 4 çıta arısıyla bölmüştüm, 6 çıta ful arı olmuş.Hemen çıtalarını silkeleye silkeleye, meme kontrolü yaptım en az 5-6 ana arı gözlerden çıkmış. Bir meme bırakarak tüm memeleri kopardım, hepside günü gelmiş analardı, zaten bu arılardan 3 tane anaarı ayırmıştım, şimdi dördüncüsü çıktı. Nufus kontrolü uyguluyorum genede çogalıyorlar.
Hacının içi gidiyor hazır anaları öldürüyorsun diye.
Ben ise diyorumki biz karniyol üretiyoruz, ne oldugu belli olmayan arı istemiyorum. Pazar gününden cumartesiye dönüyoruz.
Cumartesi gündüz işleri aşagıda gelecek, bunlar yetmiyor gibi gece yarıları yollara düşüyoruz.
Yusuf Şimşak kışın benden 15 kovan arı istemişti, bir başka arkadaşımda 15 kovan istedi ikisinide kıramadım vereyim demiştim. Muğla’dan arı almamızda bu olaydan sonra gündeme geldi.
Elimdeki arıları şimdi verirsem ben nasıl kutu arılandıracağım nasıl anaarı üreteceğim diye kara kara düşünürken Muğla’dan 25 civarında kovan almak için birde borç para almıştık. İşler istediğimiz gibi gitmesede iyiki Muğla’dan arı almışım, şu ana kadar 100 kutu gözünün arılandırması ve analandırması bitti.
Hala Muğla arılarım bitmedi.
Yusuf Şimşak’la bir kaç kez plan yaptık, bu cumartesi geleyim diyordu, gelse akşama kadar benim işlerim aksayacak, zaten zaman yetmiyor, dedimki ben gece arıları getiririm, sen gelme.
Hoşuna gitti.
Benim arılıkta işleri bitirip çarşıya gelmem ve bacanaktan arabayı almam gece saat 10nu geçti hala Gebze’deyiz.
Nihayet arıları yükledim, hacıya dedim gelmek istiyorsan buyur, bu iş nasılsa olacak.
Hacı ise Allahım ben ne yaptında bu adamı bana musallat ettin diye, gidip hacı nineden izin alıp geldi.::))
Asıl ben ne günah işledimde bu işler beni buluyor merak konusu.::(((
Yusuf’un villaya vardığımızda mangal hazır bekliyordu.
Tabi önce yemek işini halletmek lazımdı. Yazık soğumasınlar, soğudumu tadı tuzu kalmaz bunların::)) Ördek vak vakları dinlerken ızgara partisi. Yav bu ördekler hiç durmuyor ordan oraya çayırda koşturup duruyorlardı.
Yemek faslı bitti, arıları Yusuf yeni yaptığı arılığa atm mi ne acayip bir motorla taşıdı. Arılar 5-6-7 çıtalık, ortalaması 6 çıta arılı kovan. Mayıs ayının onuna kadar atılmış yumurtalar kestane balında tarlacı olurlar.
Bu arada bizim arılar aç, bunların işi kebap zengin yere gelin gittiler.
Bu arada bizim hacı acayip hayal kurmakta, Ege veya Akdenizde arı bölüp bahara satacakmış.
Dedimki gözüyün önündeki arıla bakmıyorsun, boşuna hayal kurma. Az işi öğrenenler uçuyor nedense, fazlamı gaz veriyorum bilmiyorum ki.
Arılar yerine taşınıp, ağızlarını açtık, aşagıya geldikYusuf çay hazır diyor.
Yav gece yarısı olmuş ne çayı?
Çay filan içmedik, geriye dönüyoruz, her 10 km de degişik hava akımları vardı. Bir ara bakıyorsun silecek yetiştirmiyor, ilerde damla düşmemiş.
Hacıyı gece saat 2 gibi evine bıraktım.
Bacanak hala yatmamıştı arabasını verdim, motorumu alıp yola çıkacam üstüne birde yağmur başlamazmı, gece yarısı ilaç gibi geldi, eve varana kadar dondum.
Yatmam 2,30 zu geçmişti.
Bir daha böyle işlere bulaşmam inşallah, sanamı kaldı Muğla’dan arı alıp satmak::)))
Benim körükçü ikide bir sataşıp duruyor. Bak karakovan sona dayandı, yemligini almıştım, dün invert şurup şine karakovan için son verdim. Gidecek yeri kalmadı, bir ara bayagı bir gerilemişti, bu günlerde acayip gelişme gösterdi.
Bu karakovan kış boyu invertle beslediğim. Bazılarına göre hmf tavan yaptı ama asıl tavan onların hemefesindeydi.
Ben ne yapıyorsam her şeyim ortada.
Hmf yüksek olduğunda ilk zararı arıların %60 şını öldürüyor, tabi bu bilgi atmasyon degil, bilim adamının araştırma sonunda makalesine düştüğü nottur. Bu 2-3 çıta arı %60 şı ölüpmü bu hala geldi.
Bizim bilimcilerde ilerde inşallah not düşerler.
Muğla’dan gelen arıların yavrulu çıtalarını alıp, kalan arılarını kutu işlerine çalıştırıyorum.
Yüzün üstünde kutu gözü arılandı ve anaları çıktı, süreç acayip işliyor. İşlere yetişemiyorum. Cuma akşamı gece florasan ışıgında kutulara anaarı dolduruyorduk. Bir çıtadan 5-6 anaarı çıkmış bereket olayı fark edip mudahale ettik ama çıkan analar ne oldu bilmiyorum. Kesin doldurduğumuz arıların içinde kutu gözlerini boyladılar.
Gece hacı yav bunlar pantolandan nasıl geçiriyorlar diyor, bende gülüyordum. Sanki bize geçirmediler, elimde eldiven, üstümde maske ayakta çizme, bu halde dünya iğne yiyoruz.
Muğla’dan gelen 10 kovan arı yok oldu gibi, son tur arılarınıda bu akşama bu çıtaları silkelemeden kutu gözlerine ana memesiz koyacagım, 3 gün sonrası çıkacak anaaarı memeleri var ertesi gün memeleri dagıtırım.
Arılı ballı ve yavrulu çıta hepsi bir arada olur ise kutu arılandırması dahada süper oluyor.
Metrolar filan yaptıgımız işe çıta yetiştiremiyor. Yüzlerce hazır çıta gerekli.
Ali Şekerli abimizin gönderdiği memeler çok fark edilir şekilde memeler iri. Gerçi bu memelere transfer yaparken çok arı sütü vardı, ondanmı kaynakladı bilmiyorum.
Benim düşümcem ise meme civarı geniş ve çok salkım yapıp daha iyimi besleme yapılır yönünde bu memeleri tekrar kuru aşılama yapıp bir daha bakacağım.
Resimde 3 çeşit giriş var. Soldaki kivan benim kovanım, ortadaki kovan Muğla yöresinin kovanı girişleri genelde hep böyle dar. Pembe kovan ise benim yeni altlıklı kovanım, girişleri şimdiye kadar olanlardan çok fazla açık. Hatta gerekirse girişteki parça tamamen alınıp 2×38 grişi olabiliyor.
Denemek için koydugumuz anti varroa altlık ve izlenimlerim. Bu altlık geçtiğimiz cumartesi kovana monte edilmişti.
Aradan geçen süre bir hafta.
Bir hafta içinde çekmece bölümüne düşenler sizi hayretler içinde bırakıyor.
Birde rutubet aşagıda böyle birikiyor. Kovanın sağ tarafında bir eski petek var arılar onu söküyor, içine bakmadım ama aşagıya düşenlerden analadığım bu.
Birde arılar bu kadar çöpü dışarı atmak için uğraşıyorlar. Havalar ısındığında bu çekmece çıkarılacak. Düşen çöpler direk aşağıya düşecek. Henüz bir hafta içinde varroa düşmemesi sevindirici. Bu kovan ormandan gelen kovanlarımdandı. Gebze’de bulunan arılarımda hala varroa var.
Anti varroa telk altlıklarım bitti. Bezir yağı çekilecek. Slikonlu dış cepe boyasıyla kovanları boyadık, zamanla bu boya kalkıyor. Gerçi hangi boyayı geregi gibi kullanıyoruzki. Her boyanın astarı var kimse o işlere bakmıyor. Boyalarında tahtaya nefes filan aldırdıgı yok, adı üstünde silikonlu bu boya kurudugunda nerden hava alacak.
Altlıklarımızın telinini presçi İlhami abiye bıraktım keserim demişti, daha gidip lamadım, Kesmiştir.
Sistem degişiklikleri artı masraf demek oluyor. Zaten ayın sonunu zor bulur iken böyle masraflarda işin tuzu biberi oluyor.
Bir kaç tane oldugunda sorun olmaz, fakat sayı çogaldımı acayip para tutuyor.
Şimdi biçilenler ise Saim Gürel kardeşin, kovanları için, birde kaptanı ilave ettik::))
İşler ise istediğimiz gibi gidiyor, mutluyuz yani.
Yeni kafes denemelerim var, bu sıra acayip aparat meraklarım azdı::))
Toplamda 36 kutu arılandırdık. Depoda 3 günü dolduran gece bahçeye çıkarılıp serbest bırakılıyor. Şu an itibari ile 108 kutu gözünde arı ve yeni çıkmış analar hazır çifleşmek için güzel günler bekliyor.
Bu akşama serbest bırakılacak posta, 10 anaarı çiftleştirme kutusu ve 30 anaarı demek.
Bu iş dışardan bakıldıgı gibi kolay bir iş degil, hele sistem kuracaksanız acayip zorlanırsınız.
Bu işleri yapanlar, neler çektiğimi bilirler.
Şu an geriden gelen memeler var, en kısa sürede 300 gözde anaarı üretimi olacak. 15 gün sonrası bu sıkıntılarım inşallah bitecek, sonra takip işleri kalacak.
Dün hava karardığında hala kutu gözlerinde anaarı kontrölü yapıyordum. 11 kutuda 33 anaarı olması gerekiyordu, 28 taneside anaarıyı gördüm. Daha sonra detaylı bakılıp anaarı yoksa elimizde sürekli meme var, vakit kaybetmeden vermek gerekiyor.
Karniyol F1 anaarılar nisan sonuna çıkacak. Bir çok kişi talep durumunu soruyor, ilk posta üretim bitti. En erken mayıs 15-20 den sonrasına sıra veriyorum. Araya girmek isteyenlerin bahanesi ise ben az alacağım 2-3 tane gibi::))
Zaten çok sayılardan bir iki üç diye başlayıp çogalmıyormu.::)))
Arılığın yeni yüzü, anaarı çiftleştirme kutuları. Yeşil kutunun bize bakan yüzünde anaarıyı göremedim. Klasik sistem kayıt devrede. Üzerine bir taş koyuyorum gittigimde yeniden bakmak için.
Bu sene kutulara numara vermeyecegim. Her noktada 6 anaarı var yön belirleyip, istasyon numarası vereceğim. Her istasyonundan başlama noktasını belirleyip, sağdan sola devam edip gidecegim. Bu kutu kaç numaraydı diye eğilip duruyorduk, üsten istasyon numarasıda işimizi kolaylaştırır.
Bu arada mevsim baharı bitirip yaza doğru yol alıyor. Acayip bir bahar yorgunluğu her tarafımı srmış durumda.
Hafta sonu 10 nisan 2010 günü yapmış oldugum yeni memelerin deneme sürümleri vardı. Ali Şekerli abimin gönderdiği memeleri önce kullanıp sonra paylaşmiştık. Dolayısı ile hafta sonu asıl yapmış oldugumuz işlerin paylaşımını hafta içine atmıştık, araya birde başka paylaşım girdik, bu paylaşımda önemliydi, av fişeklerinden kafes, tapasındanda meme tutturucusu.
Geçen hafta 10 nisan cumartesi en güçlü kovanımı yeni altlıklardan birisine aktardım. Bu görüntüler aktarma yapıldıktan 5-6 saat sonrası. Yani öğlen üzeri aktarma yapıldı, akşam alınan bilgi bunlardı.
5-6 saatlik sürede bu kadar malzeme aşagıdaki çekmeceye düşmüş. Görünce bende şaşırdım acaba varroa filanmı diye. Gözlem yaklaşık 5 gündür devam ediyor daha bir tane varroa düşmedi. Bu kovan ise 18 çıtalık bir koloni. En acayibime giden ise çekmece zemininde acayip bugulanma ve su birikti. Minin damlacıklarda desek daha doğru olur.
Pazar günü ise İlhami abi yardıma geldi. Hava şartları tam olumlu degildi ama bir yerdende diyorum iyiki hava soğuk ortalıkta çoluk çocuk yok. Sadece bizi sokuyorlar, bu kadar önlem yetersiz kalıyor mutlaka bir yerinizden kaptırıyorlar.
Muğla’dan gelen arıları bölüp anaarısını degişip satacaktım. Planlar alt üst oldu. Bu iş olmadı, bu seferde yavrulu çıtaları benim Gebze’deki zayıf arılara veriyorum, işçi arılar bir tur meme besleyip, çiftleştirme kutularını boylatıyorum, başka türlü bu arılardan kurtulamayacaktım.
İlhami Uyar abimiz geçmiş yıllara oranla kendisini bayağı gelişitirmiş durumda. İşin garip tarafı ise geçen seneki ekip arkadaşlarından yılların arıcısı Nejdet Uyar abimiz vardı, bunlar sülalecek arıcıdır. Nejdet abinin 30 kovan arısı sönmüş, suçlusuda İlhami abiymiş, çünkü formik yapmışlar arılar ondan södü diyorlarmış.
Bu nejdet abinin geçen senede 50 kovanı sönmüştü, ozaman formik falanda kullanmamışlardı. Bir yıl daha geri gider isek Nejdet abinin ölen koloni sayısı 55 di. Bu bölgede bir kişinin öldürdügü kovan sayısı, 3 yılda 135 adet. Ben son üç yılda fire vermedim.
Bu ölümlerin büyük nedeni kış arıları çıkartamıyoruz.
Yani genç nufus yok.
Bunda ırkların önemi çok büyüktür.
Bir zamanlar kışa güçlü girin diyenler vardı, arı birleştirerek filan…, bu yolla güçlü olunmuyor.Neden derseniz, birleştirdiginiz arılarda genç degil ve hepsi birden ölüyor, bal var arı yok. Sonlarını gördük, arıları ruşetlere doldurup, diyar diyar geziye çıktılar::))
Açlıktan kovan söndüren kişi yok gibi.
Baştan kovanı başka kovana aktarıyorum çiftleştirme kutularımızın hazır petekli çıtalarını kovana iki sıra diziyoruz. Daha sonra Muğla’dan gelen arıları bu çıtaların üstüne silkeliyorum.
İki cepedende silkelenen arılara şurup püskürtüyoruz, bu arılarla başka türlü başa çıkamadım. En iyi çözüm şurup püskürtüp arı tatlısı yapmak::))
Her kovan yaklaşık olarak 50 koyduk. Üstünede 3-4 litre poşetle şurubu veriyoruz, iki gün sonra çiftleştirme kutularına hazır ballı çıta hazır. Bu çıtaların arılandırmasınıda meme besleyen anasız kovanlradan verince verdiğim memeyede mahkum oluyorlar.
Pazar günü ilk defa eldiven taktım. Eldiven maske ve çizmem var diye sevinmeyin. Bir yerinizden birden vuruyorlar.
Tek tük saldırgan arılarım vardı ama bu kadarı bir arada hiç olmamıştı. 15-20 güne kadar Muğla’dan gelen kovanların tamamını dagıtıp bitirmeyi düşünüyorum. Anasını 2-3 çıtayla alıp bölüyorum zayıfken güçlü saldıramıyorlar.
İlhami abi gider iken, Muğla’dan gelen kovanların birisine boş çıta atılmıştı, arıyıda biz bölünce erkek ve dişi yumurtalar var, haliyle meme başlamışlar, dünya arı sütü vardı, İlhami abi çıtadaki memeleri bozmadan alıp götürdü, arısütlerini evde sağacakmış.
Hacı diyorki bu Muğla’dan gelenler inek olsaydı acayip süt çıkardı ::))
Tel altlıklı anti varroa sisteminden görüntü. 5 Gün içinde bu kadar pislik aşagıya düşüyor. Henüz hiç varroa düşmedi.
Herkesin kendisine göre işleri var, hacı bizim biladerin yeni yaptıgı 500 çiftleştirme kutu çıtasına delikdelip tel takıyor. Çamaşır yıkamış gibide onları tavana asmaya devam etmekte. 75 tane altlıgın montesi bitti, sadece teli zınbalanıp, bezir yağı çekeceğim.
Ben ise degişik aletler peşindeyim, bu günlerdeki merakım sıcak ortamlar ve inkübilatörmü ne işte.
Konu hakkında en çok deneyime sahip kişi Emrah Karadeniz. Kendisi kendi kuluçka makinesini yapmıştı. Emrah’tan bilgi alıyorum.
Benim işim civcivle değil ama ilerde neden olmasın. Bakarsın bıldırcın üretiriz.
Şimdilik sıcaklıkta sorun yok, ayarlayabiliyorsunuz, hemde kaç derece isterseniz oluyor. Fakat nem işi çözümsüz duruyor. Bu nem işinide çözdükmü plan tılır tıkır işler inşallah.
2010 / 14 Nisan çarşamba. Ziyaretçimiz var, biriside şu an yolda.
Hacı hizmette kusur etmeyecekte, adamın şablon bir acayip, ne maske oluyor, ne pardüsü.::))
Gelir gelmez anında öptüler, balkon fakiri ha, oynuyordun kış boyu, gel bir burda oynasana bakalım::)))
Hemen hacı sıfır çizme verdi, bir boy maskesi ellerdende kendini öptürme bu kadar zırh yeter.
Önce karakovanı açtık, bunun geçmişini bilmeyen kalmadıya neyse::))
Hani invert şurupla zehirlenen…..
Balkon fakirinin kardeşi.
3 dalak attımı kovan bitti.
Bizimki kovanı gördü sesi kesildi, yağları eridi, abi bunu bana versene diyor, hastamıdır nedir.
Hem arı satıyor, neymiş fazla koloniye bakamazmış, hemde ayak üstü bizi çarpacak.
Asıl işimiz ise hafta sonuna çıkacak anaarılerın memelerinin kutulara dagıtılması gerekiyordu. Bizimki mağazin işleri peşinde biz ise ne kadar çok iş yaparsak sistemin işlemesini o kadar çabuklaşacak.
Muğla’dan gelen arıları ne yaptıksa sakinleştiremiyoruz.
Bir ara kullandığım sisteme geçiş yaptım.
Yogun şurup veriyorum püskürtme usulu ile. Hacı diyorki bu arı tatlısına benziyor, yiyen gelsin be.
Boş bir kovan hazırlıyoruz, mümkünse çift spreyle püskürteme yapılıp, silkelenen arıları kovan dibine yapıştırıyoruz.::))
Bu günlerde arılığa gittiğim her akşam en az 10-15 iğne yeniyor. Elimde bir iğne var onu çıkarmaya niyetlendik ikincisini yedim. Bu nedenle arıyı havalandırmamak gerekiyor, şurupta bunun ilacı.
Biz bu işlerle uğraşırken Sadri abide geldi. Selam sabah derken birde onu soktular zaten içeri girmemişti, biz arılıktaki işleri bitirene kadar kendisi arabada bekledi.
Bir uçabilseler bana neler yapacaklar ama malisef uçulamıyor. Uçabilmeleri için önce üzerlerindeki şurubu yapayıp petek gözlerine doldurmaları gerekiyor.
Sistem çok güzel , istediğim gibi oynuyorum onlarla.
Arada bir sürü arı telef oluyor ama yapacak başka şey yok. Bu arıları en kısa sürede bitirmem gerekiyor şehir içinde bu arıyla bir şey yapılmaz.
Gene akşam oldu ve yediğim iğne sayısı belli degil. İnşallah hafta sonuna kadar 150 göz doldurulacak. Her akşam, mesayi bitimi maç var maç::(((
Çarşamba gününden bir görüntü.
Tabi kutuları arılındırırken, silkelediğimiz çıtalardan da memeleri koparıp başka kovanlara veriyoruz.
Bu esnada iki anaarı elimizde doğdu, hemen bir kutuya aldık, işlemler devam ederken bir tane daha doğdu, bir çiftleştirme kutusu ful 3 adet, Muğla’dan gelen kovanlardan kapattık bir kutunun üç gözüne.
Bir iki hat ilersine bir bakacam ne olacak.
Hala saldırganlık devam edecekmi.
Benim şu ana kadar ürertiğim erkek tahminen 50 bin civarında. Madem saldırganlık erkekten geçiyorsa bu Muğla’dan gelenlerde karniyol erkeklerine verecektir. Bu kadar erkek arasından başkasına verecek halleri yoktur diye düşünüyorum. Tadi bu tur yanlışlıkla verdiler diyelim ilerki turlarda durumlarına bakacağım.
Yazılanları test etmek istiyorum, birileri araştırmış ve yazmış bizde ne derlerse yiyoruz. Uygulamalarda yazılanların tersi çıkabiliyor.
Dr.Muhteşem Turunç iyice dağıttı, anam anam deyip duruyordu, dedim bana sataşma öpeceksen anaaarı burada onu öp.
Bu arada Sadri abinin kovanlardan birisi anaarı kaybetmiş. Kendisine benim anaarı çiftleştirme kutularından bir adet anaarı verdim gitti.
İşleri bitirdik arılıktan ayrılıyoruz, yarı yolda bizim hacı doktoru yakaladı, çizmelerimi nereye götürüyorsun.
Bizimki pişkin pişkin gülüp yeni çizmeleri çıkarıp eski ayakkabılarını giyindi::))
Eminin içinden tüh nasıl yakalandık diyordur.
Sonra hacıyı ekip, yemege gittik, Muhteşem abi herkesten önce daldı yemege sanki ihtiyacı var. Arada bizde yedik tabiki::))
Güzel bir akşam oldu, herkes mutlu bir şekilde evine hesap vermeye gitti::)))