ARICILIK, MAĞAZİNSİZ OLMAZZZZZ

Ekleyen, Ali Türk on 04 Aralık 2012 – 18:17 -


Arılarımızın bir kısmı Mersin aydın’ta. Keşke hepsini getirseymişim diye hayıflanmadan edemiyorum. Resimdeki kişi Fahri Kara. Arılığı beğenmedi, bu böyle olmaz, bu kovanlar yerden kalkmalı, yapılan iş içime sinmedi, bu adamı buraya getirdiniz böylemi gelene sahip çıkıyorsunuz dedi, ben sadece seyrediyorum. Bir kaç kişiyi aradı anında kalaslar bulundu, nakliye için bir kaç kişi aradı, bir baktık malzeme arılıkta.

Doktor kontrolünden uzaklaştık ya, Mersin’de ziraat mühendisi Muhammet beni sahiplenip kontrolü altında tuttu::))

Bu nasıl kontrol anlamak imkansız.

Mersin Aydıncık ve arkadaşım Ekrem Kara, sıcak sudan soğuk suya elimizi sokturmuyor. Bir inşaattan gelen ağaçları kovanların altına koyacağız.

Ekrem’in bacanağı Ali, adaşım benim::))

Bu arkadaşın ismini hatırlamıyorum, o kadar kişiyle tanışıyoruz ki, bir sürü kişi yardım ediyor, isimler yok, biraz ayıp oldu, içinizden yuh diyenler olabilir, yaşlılık zor::))

Yanlız çok iyi balıkçı olduğunu öğrendim, balığa çıkamadık, dolayısı ile isim hatırlanır mı? hatırlanmaz tabi.

Ağaçlar kaba taslak olarak dizildi, fazlalıkları sökülecek ve arıları yerden keseceğiz. Muhammet böyle havalı dururken içinden neler geçiyor siz bilmiyorsunuz, ben biliyorum.

İçinden diyormuş ki, kaç gündür arıların içindeyim, kaç kişiyi arı soktu ben sokulmadım::))

Bir arı iki kaşın arasından yapıştırdı. Okumuş adamın hali bir başka oluyor, hemen biraz çamur sürüp kendisini tedavi etti.

Sonra bana çıkışıyor.Bu Manisa arılarını buraya niye getirdin, arılıkta bir kaç tane Aydın ve Muğla arısı var, ayrıca en sakinleri olmasına rağmen dokundun mu terör estiriyor. Onlar Manisa değil diyorum, ha Muğla ha Manisa Eğe arısı değil mi diyor.

Muhammet’ de birde boşta duran branda varmıştı, boş malzemeleri branda ile örttük.

Mahallede her gün bir hanede ekmek yapılıyor. Allaha şükür hiç birisi bizi davet etmeden geri kalmadı, bizde kırmadık, bol bol bazlama yedik.

Bu nasıl iş anlamadım, daha acıkmadan, bir başka yerden davet alıyorsun. Belkide hayatımda bu kadar kısa sürede böyle çok bazlama yememişimdir. Sadece bazlama mı?

Aydıncık baştan sona sahil, o kadar çok balık çeşidi var ki. Bu yıl bol bol palamut yakalamışlar, ben orada iken mercan zamanı idi, çalışmaktan vakit bulup bir türlü balığa çıkamadık. Resimdeki balığın ismi ise sokan balık. Sırtında bir iğnesi var, size ölüyken bile dokunsa elinizi şişiriyor.

Aydıncık ilçesinin en meşhur balıkçısı, tüpsüz 50 metre dalıp zıpkınla balık avlıyormuş, hep zıpkınla balık avlamak istemişimdir ama 50 metre dalınır mı?

Birde benim bildiğim 35 metreden sonra daldın mı vurgun yersin Allah korusun.

Bu arada sokan balıkların lezzeti süperdi, arada kaynamasın.

Her evde böyle bir aparat var, ister ocak deyin, ister mangal deyin, normal teneke veya kovaya altına ızgara konulmuş, içertisi betonla kaplanmış, ve közü atıyorsunuz, bir güğüm suyu 10 dakika da kaynatıyormuş. Çayınız ise közde demleniyor ve hiç soğumuyor.

Bol bol közde demlenmiş çay içtik. Bu arada bu çay kaynayan yerde bazlama yapılıyor, yan taraftaki resimleri paylaşmayayım ayıp olmasın::))

Gündüzleri çalışmaktan bazı işlerde aksama oldu, kekleri akşam üzeri poşetledik, tüm komşular kek paketleme işine katıldı. Resimdeki kişi bizim Ekrem’in kayın biraderi, Veysel. Veysellerin bu yıl 50 kovan arıdan 35 kovan sönmüş, şimdilik 15 kovanları var. Bahara bir kalanlar çıksın bakalım, bölme usulüyle biraz sayıyı artırırız. Gerçi buradaki arılarda Muğla arısı gibi oğul manyağı. 10 Çıta arı olmadan oğul veriyorlarmış.

Kekleri zayıf ruşetlere takviye amaçlı hazırlamıştım ama bizim Ekrem ben geldikten sonra iki sefer ruşetlere bakım yaptı, invert şurup için şeker ve krem tartar bırakmıştım, bir seferde şuruplamış. Böyle arıcılığa ne varki. Korkum ruşetler aç kalıp sönmesindi ama böyle bakım olduktan sonra ruşetlere kışın kat atarız be::))

Şimdi anladınızmı arıların hepsini götürmediğime niye üzülüyorum::((

Kasım ayının ilk haftasında Sultanbeyli de yaptırdığım kekler, Aydıncık’ta paketleniyor.

Ortadaki çocuk ise Halil. O kadar zeki olmasına rağmen kimseyle iletişim kuramıyor, duymasında sorun yok, işine gelirse bir kaç kelime konuşuyor. Siz bir deyin o iki diyor, böyle bir zıt yapısı var. Özel eğitim veriliyor, bizleri biraz izledi ve kekleri paketledi ve yaptıklarını kendisi ayrı dizdi. Ne söylerseniz tersini yapan birisi.

Bu sera dikkatimi çekmişti. Tüm fideler mafolmuş dedim, bunu bilinçli yapıyorlarmış, fide hızlı gidiyorsa bazı organik asitler verip bitkiyi bir kaç gün bayıltıyorlarmış. Buna niye gerek duyuyorsunuz dediğimde, fide yavaş gelişir ise kökleri ve gövdesi kuvetli oluyormuş verimde ona göre oluyor. Bir kaç gün sonra bu görüntü kalmıyor.

Bu kadar kısa sürede Mersin Aydıncık yöresel yemeklerinin hepsini nasıl yiyeyim, hızlandırılmış menü gibi az dolaşıyoruz bir başka yerde bir başka yemek ve sofradayız.

İzin süremi biliyorlar, ben çaktırmadan bilet alayım ve bir akşam ayrılmam lazım sıkılıyorsunuz bu kadar ilgiden.

Bizim mühendisi aradım, Muhammet kardeşim çaktırmadan bana bir bilet al yarın akşama gideyim, tamam abi dedi, akşam yemekte Ekrem’e diyor ki bu gün Ali abi beni arayıp böyle dedi::((

Karar, buraya sen kendin gelirsin ama gitmene biz izin veririz….::((

Bu menüde mühendisimizin kendi elleriyle yaptığı bir tepsi makarna var, adı makarnaydı, içinde o kadar çok şey var ki.

Buradaki kişiler ağaç aşısı konusunda çok ustalar. Hele bir aşı söylediler bahara yapacağım, taze üzüm filizini çapraz kesip, bir başka üzümden aynı kalınlıktaki üzüm filizini keserek bantla yapıştırıyormuş, yeşilken ve bunu ilk uygulayan 70 tane üzerinde deneme yapmış hepsi tutmuş, düşünsenize, bir üzümünüz var, her bir dalı ayrı cins üzüm, bahara deneyeceğim. Resimdeki ise mayıs haziran aylarında çokça yapılan göz veya yaprak aşısı görülüyor.

Mersin civarında ve bir çok yerde bilinen bir mantar çeşidi, sadece isimi yörelere göre ismi değişiyor. Aydıncıkta çam mantarı diyorlar. Markette kilosu 3 liradan satılıyor, sıradan bir markette değil, ilçedeki en büyük marketti.

Çam mantarı, küf yapıyor, demelerine göre peynirdeki küfle bu aynıymış.

Gebze’ye gelirken biraz mantar getirmiştim, evdekiler tadına bile bakmadı. Pişirip pişirip kendim yedim, tadı çok güzel.

Yaban mersini veya murt. İlk başlarda bayağı bir alışmakta zorlandım, şimdi her gün avuç avuç yiyorum.

Yaban mersini yavaş yavaş bitiyor, hazıra dağ dayanmazmış, murt dayanır mı::))

Yer fıstığı. Taze yeni sökülmüş yer fıstığı. Yemesi başlarda pek hoş olmuyor, çiğ bir kokusu var. Zaman içinde tadına alışıyorsunuz.

Alışamayanlar fıstıkları hafif kırıp, tuzlu suda kaynatıyorsunuz, çiğ kokusu kalmıyor, şimdi her türlüsüne alıştım.

Minicik greyfurt ağacı meyvelerden yıkılıyor.

Muz çiçeği.

Muz çiçekleri tuttuğunda altından muz meyvesi çıkıyor. Söylemlere göre bir fide 150 kilo muz verebiliyormuş, henüz yerli muz yemedim, demek ki nasip değil.

Hurma, bana uzun süre yetecek.

Ekrem bahçelerinden bir salkım kesip, bunu götür evinde bir yere as, olanları yersin dedi. Normalde bu hurmalar yemyeşil oluyor, olgunlaşmaya başlayınca sararıyor, tam olmaya başladığında ise kahverengi leşince ye.

Taze hurma. Arabistan’da taze hurma vardır, hac ve umreye gidenler, son gün marketlerden aldığı hurmaları evlerine getirirler. Normal şartlarda olgunlaşmış taze hurmalar doğal ortamda bozuluyor.

Keşke her bölgeye arı götürebilseydik, görmediğiniz, bilmediğiniz yemediğiniz, neler var neler::)))

Aydıncık yolculuğu çok zor ve zahmetli olmuştu, sonrası, sanki sanal cennete düştüm, hep sıkıntı çekilir mi, arıcılığın diğer tarafları süper::))

Birde birisi arılarını, kontrol edip gerekenleri yaptı mı, kebap, kebap::))
Yani magazin şart..


Etiketler: , , , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, Arıcılık gezileri, gezginci arıcılık, Magazin | Yorum Yok »

ARICILIK VE GEZİ, AYDINCIK’TA DOĞA SANKİ CENNET

Ekleyen, Ali Türk on 11 Kasım 2012 – 20:54 -


Mersin aydıncık, güzel bir sahil kasabası yada ilçe, bana göre köy güzelliğinde bir yer. Bu resimler 1 ve 2 kasım 2012 tarihinde çekildi.

Aydıncık geçimini seracılıktan yapıyor, ne yazık ki son zamanlarda masraflar artıp ürün para etmediğinden yakınılıyor. Bir cam sera 40-50 bin lira arasına oluşturulabiliyor, bu yatırımın karşılığı şu an yok, zarar ediyorlarmış.

İlçede evden çok cam sera var ve başka yerlerde üretimlerin bitmesi bekleniyor, yazın sebze para etmiyor, şu an Aydıncık’ta salatalık 10 kuruşa ve kimse almıyor.

Para etmeyen salatalıklar, inekler ve keçilere veriliyor. Bu salatalar maalisef para etmiyor, burada 10 kuruş, biz şu an Gebze’de 1,5 ila 2 liradan salatalık alıyoruz.

Seralarda salatalık fideleri ekilmiş ve kışın üretime hazırlanılıyor. Daha önce 20 liraya aldığımız ilacın kilosu şu an 800 lira oldu diyorlar. Üretimlerde tohum ve ilaç altın gibi pahalı.

Tulumbalar da minicik bir motor var, çalıştığında hızlı bir şekilde ilaç veya gübre fidelere verilmeli.

İnşallah bu kış emeklerin karşılığı alınır. Bu fideler 30 ila 40 gün sonrası hava durumuna göre ürün verecekmiş. Havalar sıcak giderse erken üretime geçiliyor.

Aydıncık’ta fındıklar püskül vermiş durumda, tarih 1 kasım 2012.

Yabani keçi boynuzları çiçeklenmiş, arılar sanki oğul gibi ses çıkartıyordu.

Buda aşılı keçi boynuzu püskülü, bunlarda beş on güne çiçeklenecek.

Keçi boynuzları nektar kaynağı ve şu an bal akımı var.

Burada bu çiçeklerden çok var, her tarafta bu çiçek var, adı ne dedim sarı çiçek diyorlar. Yaklaşık 2 ay açık kalacakmış. Arılar polen topluyor diyorlar ama incelediğimde arılar hortumlarını sokup çıkartıyorlardı, bence balda topluyor.

Arılar keçi boynuzu kadar olmasa da her çiçekte bir arı vardı.

Sarı çiçekler.

Sarı çiçeklerin yakından çekimi.

Buda biraz uzaktan her tarafta bu çiçek hakim.

Püren yeni açmaya başlamış, sahilden yukarıya doğru kademeli bir şekilde açmaya devam edecekmiş.

Kuraklıktan açamayan pürenler, yağmurdan sonra coşmuş. Ben bu haberi yapmadan gelen haber ise ilçeye çok şiddetli şekilde yağmur yağmış, metrekareye düşen yağış 200 litre deniliyordu, tüm bitkiler uzun kuraklıktan sonra yeniden baharı yaşayacak.

Malta erikleri açmak için gün sayıyor. Gerçekten yurdumuz cennet ama bunu her konuda  değerlendiremiyoruz.

Her evde bir kaç keçi var. Mutlu keçiler, insana acayip yakın, ilgi bekliyorlar, bu kadar meraklı keçi yeni görüyorum.

Bir başka evde gene meraklı ve mutlu bir keçi. Tanıdık mı geliyorum bilmem ki::))

Bir başka keçi daha, biz geçiyorduk sanki güle güle diyor::))

Aydıncık ve soğuk su. Bu su saniyede 600 litre akıyormuş. Yerden çıkıyor kendi kendine. Tarihte üç sefer kesinmiş yani hiç akmadığı zamanlar olmuş. Birisinde  bayağı sürmüş, ikincisinde bir kaç gün akmamış, en son bir gün hiç su gelmemiş. İlginç bir durum. Resimdeki boru ile buradan geçmişte Kıbrıs’a su verilmiş.

zıraat mühendisi muhammet pak

Aydıncık ziyaretimizde bizi yalnız bırakmayıp, gezide yardımcı olan kişilerden biriside ziraat mühendisi Muhammet Pak.

Kendisinin Aydıncıkta iş yeri var. Biltek isimli firmasıyla buradaki seracıların dertlerine derman olmaya çalışıyor, ajandasına bir göz attım, bir sürü organik asitlerin formülleri vardı, zannedersem özel karışımlar hazırlayabiliyor..

Ormanlarda bu görüntüye çok rastlıyorsunuz. Binlerce ağaç bu şekilde açılıp, poşet takılmış, ağaç başına 400 gr reçine veya çam sakızı toplanıyormuş, yanılmıyorsam 30 bin ağaca bu işlem yapılmış.

İlgimi çeken bir görüntü, tek yerli arabamız dı artık yok, bir köşeye askılanmış yatıyor. Anadol kamyonet.

kara fahri

Fahri kara, lakabı ise kara Fahri, arkadaşım Ekrem’in babası. Askerden sonra ben burasını ziyaret etmiştim hesap ettik yaklaşık 26-27 yıl olmuş. Fahri abi hala dinç.

Uzun yıllar bu mahallenin muhtarlığını yapmış ve bir kaç kez tekrar ettiği bir söz vardı. Allah kimsenin güvenini yitirmesin kaybetmesin diyordu. Kaç sefer muhtar seçimine girmişse sonuç acayip, 1800 seçmenin tamamının oyunu almış.

İnsanlar güvenlerini yitirdiklerinde piyasada değersiz oyuncak gibi oluyorlar.

İnsanların dostu da düşmanı da bana göre olmalı.

Ben herkesle dost ve arkadaş olurum bana göre yanlış, tarihi inceliyorum, rahmet peygamberinin bile bir sürü dostu yanında düşmanları da vardı.

Toplumda herkesle dost olacağını sananlar var, acayip gülünç durumlara düşüyorlar, sadece sokak köpekleri herkese kuyruk sallar ve herkesle iyi geçinmeye çalışır, tekme atarsın taş vurursun hala kuyruk sallar. İnsanların olaylar karşısında duruşları önemli, zaten buna şeref deniliyor. Bir kangal köpeğine herkese kuyruk sallattıramazsınız. Bu köpeğin bile bir asalet ve duruşu vardır, tabiki düşmanlarına karşı.

Fahri amca defalarca , söylediği söz Allah kimsenin güvenini kaybettirmesin diyordu. Hala acayip sevilen ilçede etkili birisi.

Fahri amcanın arıcılık edevatların dan birisi, özel yaptırmış kovan içinde biriken çöpleri tırmık gibi çekip atıyormuş.

Muz meyvesi, Aydıncık’ta her evin bahçesinde tüm meyveleri bulursunuz. Yemelik satmıyorlar, elmamı lazım, dik üç beş fide, portakalmı lazım ik üç beş fide, mandalinmi yetişiyor,dik üç b eş fide ve acayip bir bahçe çıkıyor ortaya, burada yetişmeyen meyve ve sebze yok, her şey oluyor, son zamanlarda avakoda meyvesi ekmişler henüz meyve vermemiş.

Bir yıl öncesi aşılanan greyfurtlar, meyveden yıkılıyor.

kara fahri

Fahri amcam bana ne ikram edeceğini bilemiyor. Bunu ye bunu ye, yav nereme yiyeyim.

Unutturma giderken bahçeden bir sandık paketleyeceğiz  diyor.

Ekrem’in kayın biraderi.

Ve kayın babası, alışmayınca bayağı zorlanıyorsunuz, tabaktaki murt, yada yaban mersini. Normalde yaban mersini siyahımsı oluyor bu aşılı sı. Her bahçede bulunuyor.

Ekrem’in kayın babasının arıları, 50 kovan arıdan 15 filan arı kalmış, ülkenin en sıcak yerindeki kovan girişlerine bakın. Yazın arıları yaylaya da kaldırmamışlar burada arılar yok olmuş.

Malzeme sandığında her türlü malzeme var, eşek arıları burada da sorun.

Bir teyze beni görünce toparlanıyor, yav ben senin oğlun yaşındayım desem de utanıyor, saçlarını kapattı, ayağa kalktı, bu bizim kültürümüzde hep vardır. Anadolu geleneklerinden bahsediyorum, şimdi gençlerden su istesen yerinden kalkmıyor, eski topraklar bir başka be. Zeytin topluyormuş teyze ve bu yıl 10-11 kilo zeytinden bir kilo yağ çıkıyormuş, kimse memnun değil, normalde 6-7 kiloda bir kilo çıkması gerekirmiş, demek ki kuraklık bunu da yapıyor.

Benden çekinip utanan teyzeye bakın, şimdi ben utandım, rahatsızlık verdik diye, el alemin bahçesinde ne işin var dimi.

Ekremin annesi, komşu diyorum aslında hepsi birbirine akrabalar banada diyorlar ama ben unutuyorum. Zeytin toplayan mesela Ekrem’in amcasının karısıydı, hepsi yan yana köyden gelip yıllar öncesi buraları mekan tutmuşlar.

Bu teyze bize bazlama yaptı, sıcak bazlamanın içine yağlı keçi peynirini bir sardık dürüm gibi, bizde buna sıkma derler dedim bizde de aynısını diyorlar dedi, zaten birçok şey tutuyor.

Bizim kalfa bu sıralar gül mül uzatıyor bize.

Gül yenilir mi içilir mi, ne yapayım gülü beya.

Şıracının şahidi,bozacı misali, Yusuf Şimşak’ta kalfadan tarafa olmaya başladı, diyor ki gül reçeli yaparsın. üç kuruşluk güle git, 3 lira ver şeker al reçel yap.

Bir politikacımız vardı, kendim için istiyorsam namerdim filan derdi::))

Üst resimde kendim için yemiyorum bilesiniz, sizin için nelere katlanıyoruz be::))

Bizi bahçesine sokmaya korkanlar adına, bir şeyler yemek ne kadar zor.

Her taraftan yiyecek fışkırıyor hangisini yiyeyim.

Yaban mersinleri, murt. Yerel ismi murt. Acayip faydalı bir meyve.

Yemekle olmuyor, biraz toplayın götüreyim, çoluk çocukta tadına bassın dedim, içlerinden diyorlardır bulduk belayı diye::))

Firenk meyvesi dediler. Benim bildiğim çöldeki kaktüs bu::))

Meyvesini direk tuttunuzmu dikenleri batarmış, aman tutma dediklerinde men meyveyi kopartmıştım bile, nasıl yenileceğini ise onlar tarif edip hazırladılar.

Dışına dokunmama özen gösteriyorlar, ben tuttum ama kaşındırmadı, dikenleri çok kaşıntı yapıyormuş.

Tadı güzel ve böyle çekirdekleri var.

Hayret burada hurmada yetişiyor, gerçekten burası cennet yav::))

Ekrem tırmanıp, olmuşları topluyor, birde cumaya gidiyoruz ha, kimin bahçesi belli değil götürdük hurmaları::((

Bir başka bahçede hurma ağacı yere yakın ben bu sefer foto aldırıyorum.

Portakallar mandalinalar olmuşlar, yeşilleri bile tatlı.

Nar acayip verimli, cinsi hicaz.

Taze limonlar, acayip sulu.

Seyahat bitip eve geldiğimde tezgaha serdim yiyecekleri, 26 çeşit yiyecek türü vardı, ne ararsan var. Bu resimi niye en son paylaşmıyorum, haberin sonuna kadar yiyecekler unutulsun, bu sıra çok mahalle baskısı var, kalfayla Yusuf birlik oldu, Vecdi abi çekimser kalıyor, ben tekim, Zafer abi akşamları aç şu msn yi::))

Maşallah şu güzelliğe bakın.

Konya Akşehir de mola verdik, camdaki resim güzeldi, yiyecekten bahsettiği için bunuda burada kaynatıyorum, hoca eskiden gözlemeyle ayran yermiş, kola ve nescafeye sıcak bakmıyor.

Neyse yeniden aydıncık’tayız.

Arılarrr.

Bu yıl ülke çapında kuraklık hakimdi. Bayramdan önce yağan yağmur ilaç gibi gelmiş buralara. Arka planda pürenleri görüyorsunuz. Yeni açmaya başlamışlar ve arı konmuyordu.

Tarsus’ta bulunan Halil Güneş mersin gezimi duyduğunda abi arı getireceksen balını süz getir arılığımız da senin için her zaman yer var demişti. Bende bu ne diyor demiştim. Harbiden bu görüntüleri görünce Halil Güneş haklıymış. Arılar şu an keçi boynuzundan bal çekiyordu.

Körüksüz bir kovan açıyoruz, durumlara bir bakalım.

Arıların son durumlarına bakıyoruz, yavru durumu bu arının bana göre düşük. Bal geliyor yavaş yavaş bloke başlamış.

Resmi dikkatli incelerseniz, yavru çıkan yere bal konuluyor.

Bir tarafta kar yağmaya başladı, bir tarafta bu görüntüler en az bir iki ay devam edecek diyenler var.

arıcı ekrem kara

Akdeniz arısını böyle maskesiz tutabiliyorsunuz yani::)))

Ne kadar sakin arıymış be…

Nasıl burası gerçekten dünya cenneti dimi?


Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi | Yorum Yok »
Forum