ARICILIK, MAĞAZİNSİZ OLMAZZZZZ

Ekleyen, Ali Türk on 04 Aralık 2012 – 18:17 -


Arılarımızın bir kısmı Mersin aydın’ta. Keşke hepsini getirseymişim diye hayıflanmadan edemiyorum. Resimdeki kişi Fahri Kara. Arılığı beğenmedi, bu böyle olmaz, bu kovanlar yerden kalkmalı, yapılan iş içime sinmedi, bu adamı buraya getirdiniz böylemi gelene sahip çıkıyorsunuz dedi, ben sadece seyrediyorum. Bir kaç kişiyi aradı anında kalaslar bulundu, nakliye için bir kaç kişi aradı, bir baktık malzeme arılıkta.

Doktor kontrolünden uzaklaştık ya, Mersin’de ziraat mühendisi Muhammet beni sahiplenip kontrolü altında tuttu::))

Bu nasıl kontrol anlamak imkansız.

Mersin Aydıncık ve arkadaşım Ekrem Kara, sıcak sudan soğuk suya elimizi sokturmuyor. Bir inşaattan gelen ağaçları kovanların altına koyacağız.

Ekrem’in bacanağı Ali, adaşım benim::))

Bu arkadaşın ismini hatırlamıyorum, o kadar kişiyle tanışıyoruz ki, bir sürü kişi yardım ediyor, isimler yok, biraz ayıp oldu, içinizden yuh diyenler olabilir, yaşlılık zor::))

Yanlız çok iyi balıkçı olduğunu öğrendim, balığa çıkamadık, dolayısı ile isim hatırlanır mı? hatırlanmaz tabi.

Ağaçlar kaba taslak olarak dizildi, fazlalıkları sökülecek ve arıları yerden keseceğiz. Muhammet böyle havalı dururken içinden neler geçiyor siz bilmiyorsunuz, ben biliyorum.

İçinden diyormuş ki, kaç gündür arıların içindeyim, kaç kişiyi arı soktu ben sokulmadım::))

Bir arı iki kaşın arasından yapıştırdı. Okumuş adamın hali bir başka oluyor, hemen biraz çamur sürüp kendisini tedavi etti.

Sonra bana çıkışıyor.Bu Manisa arılarını buraya niye getirdin, arılıkta bir kaç tane Aydın ve Muğla arısı var, ayrıca en sakinleri olmasına rağmen dokundun mu terör estiriyor. Onlar Manisa değil diyorum, ha Muğla ha Manisa Eğe arısı değil mi diyor.

Muhammet’ de birde boşta duran branda varmıştı, boş malzemeleri branda ile örttük.

Mahallede her gün bir hanede ekmek yapılıyor. Allaha şükür hiç birisi bizi davet etmeden geri kalmadı, bizde kırmadık, bol bol bazlama yedik.

Bu nasıl iş anlamadım, daha acıkmadan, bir başka yerden davet alıyorsun. Belkide hayatımda bu kadar kısa sürede böyle çok bazlama yememişimdir. Sadece bazlama mı?

Aydıncık baştan sona sahil, o kadar çok balık çeşidi var ki. Bu yıl bol bol palamut yakalamışlar, ben orada iken mercan zamanı idi, çalışmaktan vakit bulup bir türlü balığa çıkamadık. Resimdeki balığın ismi ise sokan balık. Sırtında bir iğnesi var, size ölüyken bile dokunsa elinizi şişiriyor.

Aydıncık ilçesinin en meşhur balıkçısı, tüpsüz 50 metre dalıp zıpkınla balık avlıyormuş, hep zıpkınla balık avlamak istemişimdir ama 50 metre dalınır mı?

Birde benim bildiğim 35 metreden sonra daldın mı vurgun yersin Allah korusun.

Bu arada sokan balıkların lezzeti süperdi, arada kaynamasın.

Her evde böyle bir aparat var, ister ocak deyin, ister mangal deyin, normal teneke veya kovaya altına ızgara konulmuş, içertisi betonla kaplanmış, ve közü atıyorsunuz, bir güğüm suyu 10 dakika da kaynatıyormuş. Çayınız ise közde demleniyor ve hiç soğumuyor.

Bol bol közde demlenmiş çay içtik. Bu arada bu çay kaynayan yerde bazlama yapılıyor, yan taraftaki resimleri paylaşmayayım ayıp olmasın::))

Gündüzleri çalışmaktan bazı işlerde aksama oldu, kekleri akşam üzeri poşetledik, tüm komşular kek paketleme işine katıldı. Resimdeki kişi bizim Ekrem’in kayın biraderi, Veysel. Veysellerin bu yıl 50 kovan arıdan 35 kovan sönmüş, şimdilik 15 kovanları var. Bahara bir kalanlar çıksın bakalım, bölme usulüyle biraz sayıyı artırırız. Gerçi buradaki arılarda Muğla arısı gibi oğul manyağı. 10 Çıta arı olmadan oğul veriyorlarmış.

Kekleri zayıf ruşetlere takviye amaçlı hazırlamıştım ama bizim Ekrem ben geldikten sonra iki sefer ruşetlere bakım yaptı, invert şurup için şeker ve krem tartar bırakmıştım, bir seferde şuruplamış. Böyle arıcılığa ne varki. Korkum ruşetler aç kalıp sönmesindi ama böyle bakım olduktan sonra ruşetlere kışın kat atarız be::))

Şimdi anladınızmı arıların hepsini götürmediğime niye üzülüyorum::((

Kasım ayının ilk haftasında Sultanbeyli de yaptırdığım kekler, Aydıncık’ta paketleniyor.

Ortadaki çocuk ise Halil. O kadar zeki olmasına rağmen kimseyle iletişim kuramıyor, duymasında sorun yok, işine gelirse bir kaç kelime konuşuyor. Siz bir deyin o iki diyor, böyle bir zıt yapısı var. Özel eğitim veriliyor, bizleri biraz izledi ve kekleri paketledi ve yaptıklarını kendisi ayrı dizdi. Ne söylerseniz tersini yapan birisi.

Bu sera dikkatimi çekmişti. Tüm fideler mafolmuş dedim, bunu bilinçli yapıyorlarmış, fide hızlı gidiyorsa bazı organik asitler verip bitkiyi bir kaç gün bayıltıyorlarmış. Buna niye gerek duyuyorsunuz dediğimde, fide yavaş gelişir ise kökleri ve gövdesi kuvetli oluyormuş verimde ona göre oluyor. Bir kaç gün sonra bu görüntü kalmıyor.

Bu kadar kısa sürede Mersin Aydıncık yöresel yemeklerinin hepsini nasıl yiyeyim, hızlandırılmış menü gibi az dolaşıyoruz bir başka yerde bir başka yemek ve sofradayız.

İzin süremi biliyorlar, ben çaktırmadan bilet alayım ve bir akşam ayrılmam lazım sıkılıyorsunuz bu kadar ilgiden.

Bizim mühendisi aradım, Muhammet kardeşim çaktırmadan bana bir bilet al yarın akşama gideyim, tamam abi dedi, akşam yemekte Ekrem’e diyor ki bu gün Ali abi beni arayıp böyle dedi::((

Karar, buraya sen kendin gelirsin ama gitmene biz izin veririz….::((

Bu menüde mühendisimizin kendi elleriyle yaptığı bir tepsi makarna var, adı makarnaydı, içinde o kadar çok şey var ki.

Buradaki kişiler ağaç aşısı konusunda çok ustalar. Hele bir aşı söylediler bahara yapacağım, taze üzüm filizini çapraz kesip, bir başka üzümden aynı kalınlıktaki üzüm filizini keserek bantla yapıştırıyormuş, yeşilken ve bunu ilk uygulayan 70 tane üzerinde deneme yapmış hepsi tutmuş, düşünsenize, bir üzümünüz var, her bir dalı ayrı cins üzüm, bahara deneyeceğim. Resimdeki ise mayıs haziran aylarında çokça yapılan göz veya yaprak aşısı görülüyor.

Mersin civarında ve bir çok yerde bilinen bir mantar çeşidi, sadece isimi yörelere göre ismi değişiyor. Aydıncıkta çam mantarı diyorlar. Markette kilosu 3 liradan satılıyor, sıradan bir markette değil, ilçedeki en büyük marketti.

Çam mantarı, küf yapıyor, demelerine göre peynirdeki küfle bu aynıymış.

Gebze’ye gelirken biraz mantar getirmiştim, evdekiler tadına bile bakmadı. Pişirip pişirip kendim yedim, tadı çok güzel.

Yaban mersini veya murt. İlk başlarda bayağı bir alışmakta zorlandım, şimdi her gün avuç avuç yiyorum.

Yaban mersini yavaş yavaş bitiyor, hazıra dağ dayanmazmış, murt dayanır mı::))

Yer fıstığı. Taze yeni sökülmüş yer fıstığı. Yemesi başlarda pek hoş olmuyor, çiğ bir kokusu var. Zaman içinde tadına alışıyorsunuz.

Alışamayanlar fıstıkları hafif kırıp, tuzlu suda kaynatıyorsunuz, çiğ kokusu kalmıyor, şimdi her türlüsüne alıştım.

Minicik greyfurt ağacı meyvelerden yıkılıyor.

Muz çiçeği.

Muz çiçekleri tuttuğunda altından muz meyvesi çıkıyor. Söylemlere göre bir fide 150 kilo muz verebiliyormuş, henüz yerli muz yemedim, demek ki nasip değil.

Hurma, bana uzun süre yetecek.

Ekrem bahçelerinden bir salkım kesip, bunu götür evinde bir yere as, olanları yersin dedi. Normalde bu hurmalar yemyeşil oluyor, olgunlaşmaya başlayınca sararıyor, tam olmaya başladığında ise kahverengi leşince ye.

Taze hurma. Arabistan’da taze hurma vardır, hac ve umreye gidenler, son gün marketlerden aldığı hurmaları evlerine getirirler. Normal şartlarda olgunlaşmış taze hurmalar doğal ortamda bozuluyor.

Keşke her bölgeye arı götürebilseydik, görmediğiniz, bilmediğiniz yemediğiniz, neler var neler::)))

Aydıncık yolculuğu çok zor ve zahmetli olmuştu, sonrası, sanki sanal cennete düştüm, hep sıkıntı çekilir mi, arıcılığın diğer tarafları süper::))

Birde birisi arılarını, kontrol edip gerekenleri yaptı mı, kebap, kebap::))
Yani magazin şart..


Etiketler: , , , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, Arıcılık gezileri, gezginci arıcılık, Magazin | Yorum Yok »

ARICILIK VE NAKİL

Ekleyen, Ali Türk on 23 Kasım 2012 – 22:26 -

2012 Yılı içindeki en zahmetli arı naklini yaşadık. Bu kadar terslik üst üste nasıl geldi anlamak imkansız.

Gezginci arıcılık ve nakil zorluklar yumağı.

Arılara gidilen tarla, nakilden üç gün önce sürülmüş, yol kapandı. Yandan bir yerden başka yol buldum, ben minibüsle girip çıkmama rağmen kamyon oradan arılara ulaşamadı.

Traktör çağırdık, kanyonu çekemedi, bu sefer köye römork takmaya gitti.

Ben başka yerdeki arıları minibüsle taşırken dolu malzemelerle boşlar arabaya karışık yüklenmeye başlanmış bu bile büyük sorun oldu.

Arılar ile kamyon arasında 400-500 metre mesafe var, 4 tur yaptık, traktöre yükle getir kamyona aktar, tekrar başa dön. 2 Saatte yüklenmesi gereken kamyon, 6 saatte yüklendi. Yola çıktığımızda saat gece 12 olmuştu.

İlhami abi ve benim bazı arılar yola hazır. İlhami abim son rötuşları yapıyor.

Arı yükleme işi bittiğinde herkes dağılmıştı. Ben ise dağılmaya devam edecektim::))

Dünya yol var ve orada ruşetlere kovanlardan bal verilecek, bazı ruşetlere arı takviyesi yapacağım.

Bir kovandan arı çıktı hemen indirip, arabanın yanından uzaklaştırdık., Birde gece gece canımızı yakmayalım dedik.  En son hareket etmeden, İlhami abiye, bu kovan sana hediyem olsun, koy taksiye götür::))

İlhami abi biraz çamur bulup, operasyon yapıyor. Kısa sürede işlem tamam.

Otobana girmeden bir yerde yemek yiyoruz, bana yatarmısın dediler zaten dökülüyorum, bu nasıl soru?

Kamyonun üst yatağa bir uzandım, bir ara sabah olmak üzere sis duman yerler kırağı.

Burası neresi dedim, Afyon Bolvadin, ortalık içeriden görüldüğü kadarıyla buz gibiydi.

Kahvaltı için Afyon Çay çıkışında Jant Osman’ın yerindeyiz. Ne ararsanız var, kontur, yağ filtresi, mazot filtresi, zeytinyağı, şalgam, çorba çeşitleri, adam tam Jant yani::))

Afyon Çay’dan sonra güzergahta Konya Akşehir var. Mustafa Doğan geçerken ayak üstü görüşürüz diyordu, tam ayak üstü oldu.

Mustafa bize buluşacağımız noktayı tarif etti, telefonda özellikle söyledim kahvaltı yaptık diye, sen kahvaltı hazırla doldur poşete düş yola.

 

Mustafa Doğan ile çok kısa görüşebildik, kamyoncular vakit kaybetmeyelim dediler, kamyonda birde Çumra belediyesine portif götürüyoruz.

Ben Gebze modundayım, hava soğuk, Mustafa ise Konya soğuğuna göre giyinik.

Kahvaltı yaptık dememize rağmen yolda yersiniz diye kamyona veriliyor.

Yolda çay içiyoruz, Mustafa’nın termostan, bu arada termos kaynadı gitti.

Çumra belediyesinin kurban satış yerindeki rampada portifi indirdik. Tam kurban pazarının karşısındaki evin bahçesinde çok arı kovanı vardı. Resimde göründüğünden çok fazla arı kovanı dizili.

Kahvaltı sepetinden  yok yok::))

Termosta çay, yumurta haşlamış, tereyağı, bal,zeytin, kaşar peyniri.

Soldaki kamyonun sahibi Anamurlu Yakup, sağdaki ise şoför, oda gene Anamurlu Muhammet.

Yolda kahvaltılıklar nedeni ile öğlen yemeğine ihtiyaç duymadık. Mersin Aydıncık’a vardığımızda ise akşam üzeriydi. Hava kararırken indirme işi bitti.

Arıları ve malzemeleri üst üste yığdık, burada sorun araba arı konulan yerden dönecek diye kovanları dizmedik, dönemedi ve yığılan kovanları ikinciye dağıttık.

Hava karardı, arkadaşım Ekrem’in evinde verilen yemeğe geçiyoruz.

Yemekten sonra arıları dizip, bazısının polen çekmecesini bazısının alt havalandırma çekmecelerinin nasıl takıldığının eğitimi var.::))

Resimdeki arkadaşlar arıcılığa oldukça meraklı kişilerden oluşuyor, kiminin belgesi, kiminin de sönmüş arıları ve boş kovanları var.

Seneye burada bayağı bir arıcı olacak galiba.

Ziraat mühendisi olan Muhammet Pak ise, çalışanlara ışık saçıyordu::))

Geleceğimiz son gün kovanları yerden kaldırma işleminde kaşının ortasından sokulup arıcılığa girmiş bulunuyor::))


Etiketler: , , ,
Arıcılık gezileri, gezginci arıcılık | Yorum Yok »

ARILIK VE AFETLER

Ekleyen, Ali Türk on 28 Ekim 2012 – 09:53 -


Burası Şile Kızılca köy. Haziran ayında kestane balı için gittiğimiz arılık. Bu arılar Yağcılar Köyünden Saim abimizindi. Biraz ileride, bizim Kadir Gürkan başkanın arıları diziliydi. Bu yıl ben kestane balını alıp, arıları Trakya’ya götürdüm.  Kadir başkan ve Saim abi arıları Kızılca köyde tuttular, pürende geleceklerdi, kuraklıktan püren açamadı, bu gün yarın derken zaman gelip geçti.

Bayramdan bir iki gün önceki yağışlarda metre kareye 170 kilo yağmur düştüğü haberlerde verilmişti.

O yağmur buraya da düşmüş, her taraf orman olmasına rağmen felaket bir su birikimi ve akımı gerçekleşmiş, arıların dizildiği yer sanki göle dönmüş, tüm kovanları gelen sel alıp götürmüş, 200-300 metre uzaklıklardan kovan toplamışlar. Olayı bayramda öğrendim ve üzülüyorsunuz, bin bir emekle oluşturduğunuz arılıktan geriye hiç bir şey kalmıyor, bir sürü boş kovan….

Benim arılar haziran ayında en uçta olanlardı.

Birde arılığın bütün resmini bu yıl çekmemişim, bu kadar arıda biraz ilerde vardı, 100 kovan arıdan hiç bir şey kalmamış. Soldaki ağaçlık olan yer dere.

O kadar çok su gelmişki, en sağda arıcı kulübesi vardı, onun yanında boş kovan ve malzemeler, en ilginci malzemelerin altına konulmuş tuğlalar bile selle sürüklenip gitmiş.

Gezginci arıcılıkta,  yağma ve hastalık,  sel, yangın ve hırsızlık olayları arıcıların korkulu rüyası.


Etiketler: , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, gezginci arıcılık | Yorum Yok »

GEZGİNCİ ARICILIK VE SEZON SONU ARI NAKLİ

Ekleyen, Ali Türk on 24 Ağustos 2012 – 08:29 -


Ramazan bayramının birinci günü, Yusuf Şimşak ile bir yerde buluşacağız. Dinlenme tesislerini geç, dinlenme tesisini fark etmez isen sağ tarafında vericilerin olduğu tepe ve rüzgar gülünden sonrakmezi ikinci köprüde bekle aman bu sefer bari tespit ettiğimiz noktada buluşalım,aman yanlış olmasın::))

Sonuçmu gene hüsran. Sen tüm noktaları atla ve Gebze girişindeyim diye telefon et::((

Benim kayın peder tarafı Trabzonlu ve buna benze durumlar gayet normal ne yapalım. Yusuf Şimşak’la buluşabilmek için arabayla otobana girmem gerekiyor nasılsa otobanlar beleşya, bu bayramda girip, önce bayramlaştık, emanetlerimizi verdik, hediyelerimizi aldık ve Dilovası’nı tavaf edip evimize döndük. Dediğimiz noktada buluşsaydık toplam gidiş geliş 2 km yol yapacaktık, böyle 25 km yol yapıyoruz::))

Allahım yarabbim sen her şeyin hayırlısını ver….

Arıcılık sabit ve gezer olarak yapılır, bazı arıcılarda kendilerini gezdiriyor. Bunlardan biriside Yusuf Şimşak arılar sabit ama arıcı gezecek yer arıyor, memleket hasreti, ve Karadeniz turuna çıkmışlar hemde bayramda.

Gittikleri yerde bir arıcı kardeşimizde demiş ki bana kutuyla ana arı getire bilirmisin, bizde olur dedik ve bu maceraları yaşadık. Evin büyügü olmaz zor, bayramın ikinci günü öğlen evden çıkabildim, üçüncü gün arılarla bayramlartık ve çarşamba günü mesai başladı.

Birden Trakya’daki arıları getirelim nasılsa geleceğiz. Ani bir kararla Tekirdağ Sultan köye gittik.

Muhtarımız kani bey varroa mücadelesi yapacak bunuda organik asitle yapmak istiyordu. Bir yanlışlık olmasın istemedim, elimde asit var diyor, elindeki asit ile bu iş olmazdı. Laktik asit götürdüm, orada çözeltiyi hazırladık, uygulama yapılacak körük yok, nasıl kovan açılacak, 5 kişiyiz kimse sıgarada içmiyor, bazen sıgara içenleri körük olarak kullanırım::))

Kani bey bu senin arı aç, dedi bizde iki kovana laktik asit uyguladık, ve nasıl yapması gerektiğini uyğulamalı gösterdik. Uygulamalarımızın videoları var, bir kaç güne kadar toparlayıp yayınlayacağım bu sıra tam zamanı. Resimdeki ana arı karniol F1.

Kolonilerde çok bal var, daha sonbahara çok var, elinde esmer çıta varsa yavru bitimlerine gir yavru faliyetleri azalmış, gerçi yavru atacak yerde yok, son baharda bir çok arıcı bu konuda hata yapıyor, yavru arasına kesinlikle beyaz petek atmayın, nedendir bilmiyorum temmuz ayından sonra ana arı beyaz peteklere yumurta bırakmıyor, analarda esmerlere hasta demekki::))

Arıların içeri girmesini bekliyoruz hava kararmak üzere. Körük götürmemiştik, Kani beyde buradaki körüğünü götürmüş, kovanr körüksüz çakılmaz, en azından bir duman verip biz geldik demek lazımdı olmadı.

Nakliyeci Nazım Çavuş

Nakliyeci Nazım Çavuş.

Aslında nakil işini öne almamızı sağladı. Bir kaç gün içinde memleketine gidecekmiş. Arı nakilleri aynı araçla olur ise resmi işlemlerde daha kolay oluyor. Nazmi abide iğne yememek için arabada bekiyor, gel bir şey olmaz desekte arıların içine girmedi, bir önceki nakilde bir sefer aşı olmuştu.

Arı soksa böyle kovan önünde oturulurmu.

Kani abi körük getirdi ama bayagı hava kararmıştı, arıları çakmadan yükledik, hiçde sorun olmamıştı, en son İlhami abinin bir kovanda kaçak oldu zaten işte bitmişti, arabaya atıp, ipleri çekip yola çıkıldı.

Asıl süpriz Gebze de arıları indirirken çıktı, arıları indirecegiz her taraf arı, nereyi tutsak sokuluyoruz, maskeler çuvaldaydı, hemen maskeleri giyindik bu seferde eldiven yok. Bu yılda yeteri kadar iğne yemiş olduk, ellerim şişti, maskenin içine gece nasıl girdiyse burnumun kemiği hala sızlıyor::((

Alt havalandırmalar filan takmak ne mümkün ertesi gün takarız deyip arıların yanından kaçtık.

Masai bitimi yeni arılığa gitmek lazımdı, düştük yollara. Oda ne Mutlu ördeklerr……

Sitemiz yöneticisi Raşit beyin yazlıktayım. Oğlu Metin beyin hobileri arasında tavuk ve ördek ayrıca akvaryum işi var, akvaryum minicik 800 litre su alıyor, geçenlerde az taşmış ev berbat::((

Bu bizim konumuz değil onu geçelim.

İnsanların üretici olmaları çevrelerinede faydalı olmaları demek oluyor, yada ben öyle anlıyorum, bilmem yanlışmı düşünüyorum.

Burada piliç horoz üretimi var, henüz onların tadına bakmadımda bir kaç sefer organik yumurtaları götürdük, Allah bakıp çekenden ve ikramda bulunanlardan ve ikramları yiyenlerden razı olsun İnşallahMutlu tavuklar ver horuzlar. Bu mutluluğu bulamayan dünyada o kadar insan varki. Düşünün ormanın içinde bir köy, köyün bir köşesinde villa içinde mutlumu mutlu tavuklar, bu mutluluğu seyretmek bile acayip mutluluk veriyor insanlara.

Raşit beyin yaramaz köpegi acayip şarlatan bir şey, kendisini sevdirmek için neler yapıyor.

Rit abimize daha önce iki koloni arı vermiştik, bu kesmemiş olacakki bana iki koloni daha verin, bir gittikki yerleri filan hazırlanmış. Bu esnada bir makina aldım, henüz tam çözemedim, ilk resimleri çekiyorum salakça bişeyler yapıyordu, diyorum bu ne yapıyor, meger panoroma modundaymış, ben makinaya böyle diyorum o bana neler söylendi içnden bilmem::((

 

Çay kahve faslı bitti geçtik yeni arılıga, alt havandırmaları taktık, daha doğrusu Enes takmıştı::))

Bir tanesi farklıydı onu takamamış diyorki kanal daralmış, dedim onun malzemesi farklı bak bunu tak bakayım, biraz bozuldu tabi::))

Pürenler bu yıl çok geç kaldılar, heralde uzun süren kuraklık bunun nedeni, bazı pürenlerde tek tük tomurcuklar çiçekleniyor ama hemen kuruyor, yağış olmaz ise bu yıl pürenlerin çogu yanıp çiçeklenmeyecek gibi duruyor.

Hayırlısı bakalım, şu an pürene iniş yaptık, bir sezonun daha son çeyregine girmiş buluyoruz.

Enes Emin ise arılarıma sulanıyor, bir çok ruşete destek gerekiyor muş, buradan arı alma planları peşinde ama yedirmezler arılarına iyi baksaydın ne yapalım::)))


Etiketler: , , , ,
Arıcılık Bilgi Merkezi, gezginci arıcılık, Magazin | Yorum Yok »
Forum