1 Agustos 2009 cumartesi günü Muhteşem abimin arılarını süzüp o gece bizim arılıga geldik. Pazar günü benim arılara girilecekti. Ben Hacı ve Kemal abiyle havanın biraz ısınmasını bekliyoruz. Bende civarı bir dolaşayım dedim. İşlerden bu sene doğru dürüst fotograf bile çekemedim. Yukardaki ayçiçek arılığımızın yanındaki tarladan ne tarlaymış geçmek bilmedi. Arılıgın kuzeyinden dolaşmaya başladım. Belkide bu seneye kadar bu kadar kovanlardan çıta çekmemişimdir. Bu arılıkta 300 e yakın kovan var. hepsinden balları ben çektim. Fakat çıtalar hep yarım yamalaktı. Bu 600 dönümlük tarlada hala ayçiçek devam ediyordu. Gezerken gözüme ilişen iki sögüt agacının son hali. Birisini kökünden kırmış birisinide kökten sökmüştü bizim arılık civarındaki afet.
Bu afet katlı arıları bile devirip katla kovanı birbirinden ayırmış bazı yerlerde. Bizim arılıktada bir çok kovan kapagının uçmasına ve bazı kovanların yağmalanmasına sebep olmuştu.
Boynundan yaralanıp pes etmeyen bir ayçiçek. Dolu boynunu kırsada azimle yaşama devam edip önce çiçeklenmiş şimdide ben ürünümü yetiştirdim ve benim görevim bitmek üzere der gibi.
Kavaltı hazır haberi geliyor incelemeleri bırakıp masamızın başına geçiyoruz. Arıcılık insana bir çok olumsuzlukla başa çıkmayı öğretir. Bu ortama geldiğinizde bir çok işi siz yapmalısınız.
Bal almaya başlayacagız ve sorun var. El arabasının teklerinin havası inmiş. Hemen ikisinide söküp benzin almaya gidecektik zaten havada alıp geliyoruz tekerlere tabiki.
Bu sene ilk defa Trakyada bu kadar çok yavru vardı. Arılarımın %80 ni karniyol melezi oldu.Bir kaç kovan harici hepsini karniyol F1 yapacagım. Baharda yogun erkek üretimi yaparak üretecegim anaarılardan doğal saflar mutlaka yakalanacaktır. arılıgımda ne kadar başka ırk fazla olursa doğal saf yakalama şansımda düşecek. Trakyada kovanların yavru ortalaması 6-7 çıtaydı. Bir kaç kovanda 3 çıtaya kadar yavru düştü.
Bal alıyoruz bir gariplik var, bu tarihte arı bizi yemesi lazım ama hiç saldırmıyor. Üzerimizde maske var ama kafalarımız açık. Bu uzun süre çalışacak arıcılar için ne kadar büyük bir niğmet. Balları çadıra yıgıp sagıma geçtik. Bu sene çıtaları makinaya sokup çıkarma işini bir sefer yaptık ve çıtanın iki yüzüde birden süzüldü.
Başakşehirli arıcı Kemal abi. Kendisi zaten arıcıydı, bu sene kalitesine kalite kattı.
Olanda bana oldu, her sene arıcılık yapıp arıcılık heveslerini giderirlerdi, bende bal satardım bu arıcı abilerime.
Gitti tereyağlı müşterilerim::)))
Sır taraklarının sağındakini bu sene gördüm ve bazen bende sır işinde çalıştım. Sağdaki tarak çok rahat ve elinizi yormuyor. İğneliler biraz daha bunun yanında hantal kalıyor.
Hacı abim geçen seneye göre performansı süper. Her ne kadar sakarlıkta üstüne olmasada benim elim ayagım. Bu yaşta öğrenme azmi süper. Bazen işleri karıştırmasa diyecemde, bende çok şey istiyorum.Bunada şükür.
Süzülen petekleri daha makinadan çıkarırken sınıflarsanız kovanlara verilecek ilk çıtalar polenliler olur. Bu resimin üstündekiler polenli alttakilerde polensiz çıtalar ve kovanklara verilirken polenliler öncelikli.
Polenli çıtalar şimdi soldakiler. sagdakilerin içinde polen olsada çok az. Birde kovanlardan balı alıp kovanı kapatmadan aralara girilecek çıtaların yerlerini ayarlamak size çıta dagıtırken çok kolaylık saglar. Gece bile ben nereye petek verecektim diye düşünmeye gerek yok. Yerleri zaten hazır açık bırakılmış sizde zeten öncelikli çıtaları buralara sokuşturup geçiyorsunuz. Birde bu petek dagıtma işinde malzemelerin standart olması çok önemli size çalışma kolaylıgı saglar . Sagımı pazertesi günü bitirdim. Salı günü Salih ve Kemal abinin balları sağdık. salih abiye gelirken bir çuval şeker almasını söyledim birde 5 kilo toz şeker alabilecek 1 kg poşet getirdi. arılara şurupları poşetle verdim.
Salih abilerin balları alırken güneşe koydugum sular ısınmış, ısınan sulardan kovan başı bir litre hesap ederek şurup hazırladım.25 kilo şeker 10 kg bal ve 30 litre de suyu karıştırıp gece poşetledik. İki kovana yetmedi, hacıya dedimki ölçüyü geçme, oda yeter diye diye yetiremedi.
Elimizde körük, örtüyü kaldırıp dumanı basıyoruz poşeti atıp iki delik kapat geç ötekinbe. Bal sagımından sonra arıların morallerini bu seneye kadar hiç düşünmemiştim, balı alınan arılarıda moralmen çökertiyordum. bu sene sagım akşamına bir litreyi geçik şurup verdik. Zaten nektarda geliyordu. Bir çok katı indirdim, 15 güne kadar arılar alt katlara yeniden sıgmayacaklar. Ben işlerin çoklugundan fazlalık peteklerimi tarakyada yalatmadım. Şurupla birlikte varrova mücadelesinide başlattık. bazıları varova saysada gerçek rakamların çok altında sayım yapılabilir. Mücadele başlıyor ben aradan yarım saat geçmiş tek tek kovanları geziyorum. Benim iki sene önceki kalabalık kışlayan bir 65 numaram vardı. kızıda kalabalık yaşayan bir arı ve en çok varovada o kovanda vardı. Gidip bakıyorum 10-15 tane arı kapı önünde çırpınıyor. Bunu izlemek için el feneri uygun degil, çakmak veya kalemlerde bazı ışıklar var lef mi ne . O ışığı arı algılayamıyor ve size doğru uçamıyor. Onu yakıp oturun kovanın önüne ve istediginiz kadar gözlemleyin. Bakıyorum bir sürü dökülüyor havalandırma yapıldıkça musluk üzerinde düşmüş varovalar fırlayıp gidiyor. Onun için varova sayımını tam yapmakçok zor bir şey.
Gece semaverde çay ziyafeti var. Salih abi salı günü gelip sagıma katılıp akşama döndüler. Biz hacı abiyle baş başa kaldık. Mustafa abi Rize’de tatilde, ben ona demiştim katlarını süzerim diye. Yaklaşık 45 katın ballarını süzdüm ve petlerinide çadırdan çıkartmadım. Mustafa abi telefon edip katları Osman gelip alacak arılara ver yalasınlar sonra kovanlardan geri al dedi. Benimde şarteller attı tabi. kendi peteklerimi yalatıp almamışım, hemen kovanların üstündeki boş katları indirip tüm petekleri çıkardım çadırdan. Petekleri yalattım akşama kamyon gelecek ve katları yükleyip İstanbula götürecez. bende kamyonu geri getirip kovanlarımı yükleyip Gebze’ye gelecegim. O akşamda Berat kandiliydi. Arılıkta tüpler bitti köyde tüp yok, akşam oldu Osman Ünalı bekliyoruz. İşimizde yok arılıkta doğru akşam namazına gittik, peşinden yatsı namazı ve tesbih te telefon çaldı. Hemen meşgule alıp dışarı çıktım osman geliyorum dedi. Dedim köyde camideyiz, bekleyin alalım dedi ama cami dagılduı bizde arılıga yürürdük.
Osman bir geldi kaç kat var dedim 70 filan. Abi bana hoca 20 filan demişti yer yok, her şey alt üst oldu gene.Katların hiç birisine dokunmadık. Ben arabayla Osmanlarla İstanbula hareket ettim, araba boşalacak ve ben geri gelecegim. Hacıda arıların yanında kaldı.
Osmanda görünüşe göre duman olmuş çok yorgun oldugu belli. Çünkü 5-6 gündür onlarda sagım işlerini yeni bitirmişlerdi. Arabada ballar ve makilar vardı.
Osman’larda bu sene yeni makina ve ekipman almışlar. Bu aletler arıcının yükünü çok hafifletmekte.
8 li bir motorlu sagım makinası. Bu makinanın gene 8 li olup ellen çalışanı var. Bir sefer makinaya koymanız yeterli bal savrulmaya başladımı iyi yüzünüde boşaltıyor.
Gene çalışırken görmediğim bir sır makinası. Bu sır makinasınıda Civan arıcılık üretmekteymiş. Sır makinalarının özellikleri standart malzeme gerekiyor. Arıcılar bir an önce çıtalarını standar hale getirmelilerki bu gibi makinalarda ayar degiştirmeden çalışılabilsin. Bakıyorum bir çok kişinin üst çıtası 2 cm 2,5 cm 3 cm olanlar var.
Gece saat 03:15 de arabayı ben aldım tekrar Trakyaya dönüyorum. Biraz kendimi zorlasamda artık gidecek dermanım kalmadı. Selimpaşa civarındaki bir parka girip yattım, bir uyandımki saat sabah 06:30 olmuş . Elimi yüzümü yıkayıp tekrar yola düşüyorum. Saat 07:30 da arılıktayım hacı uyuyor. Bende hemen yattım biraz sonra güneş vurmaya başaladı, ne yaptıysam uyuyamadım. Arabadan inip gölgeye geç ne yaparsan yap ayar kaçtı artık Saat 10 da hacı kavaltı hazır dedi. Kahvaltıya başladık ve bir daha akşama kadar durmak yok.
Yapılacak işler akşama yüğklenecek kovanların havalandırmalarının ayarlanması. Bu sırada iki kovanda çok arı kırılması vardı. Bu arı karniyol biriside Muğla melezi. Bu iki kovandaki dert nedir çözemedim.
ben kovanların üstünü genelde tamamen açmıyorum. Arıların gücüne göre köşeden kapak altına havalandırmalar yaparım. Bazı kovanlar tamamen havalandırma oldugunda arabada aşırı rüzgara maruz kalıp yavru sökenler oluyordu. Kovanlarımın önündende azda olsa bir hava akımı var.
Yolculuk bittiğinde kapagı açıp çuvalı yeniden düzeltiyorsunuz havalandırma kapandı. Açık kalsada o kadar önemli degil sorun olursa arı içerden kapatır.
Havalandırmaların işleride tamamlandı. Artık etrafa bir göz atayım dedim. Yandaki ayçiçeklerin içini bir gezeyim dedim. Hala açmayıp bekleyen çiçekler vardı Hayret daha bunların açıp geçmesine 10 gün var. Zaten birde bal alırken arı saldırmıyordu. Bal geldigini birde başka yerde gördüm. Murat ve hocaya Karniyol F1 üretmiştik Murat dediki birisi yumurta atmadı.Bende gidip ruşetlere baktım. Birisinde bende yumurta göremedim fakat iki çıta bloke olmuş ortadaki çıtada yarım yamalak örülüydü. Örülmemeiş çıtayı ortadan alıp kenara koydum. Gidip hocanın çıtalardan esmer bir çıta bulup ortaya koydum. Ertesi gün bakacam yumurta atacakmı diye, bir çektim çıtayı şaşırdım iki çıta arı bayagı bir bal serpmişti. Anaarıda poelnlerin arasında yavru kapatmış görememişimsiz::)))
Bu sene mevsimde bayagı geç takip ediyor. Bu mevsimde ve tarihte arılar bu kadar rahat olmazlardı. Arı kuşlarıda gittigimiz günden beri arılık civarında dolaşıp duruyorlar.
Bir çok yerden olumsuz habarler geldi. Şeker verip bal yaptıramayanlarımı ararsınız.
Çiçek çok, çok güzel nektar geliyor, ama gece hepsi yok oluyor diyenlerimi ararsınız.
Magazin haberlerinde kovan sayısı otoban hız sınırını zorlayan, fakat biz şu kadar bal aldık derken kovan sayısı hızla düşenlerimi arasınız.
bazılarının kovan sayısı E5 karayolu hız sınırlarına yaklaşmışken, gene bende bu kadar bal adım derken ufalda bari cebime girmi dersiniz. Yani acayip bir çelişkiler yumagı içerisinde sezon sonuna doğru hızla gisiyoruz.
ben 50 kovanla 24 teneke bal aldım. Destek köstek işleri yoktu. 10 kovana iki anarı vermiştim ve temmuz başından itibaren 20 gün tarlacı olmalarını hesap etmiştim. Zaten ilk 15 günde 2 yagış ve birde afet geçirdik. Tarlacıların alayıda boşa kürek çekip yok olup gittiler. Bereket bu yandaki tarladan sıfır çekecekken son anda bayagı bal geldi ve hala geliyordu ben Trakya’yı kapatıp.
Aa nerelere girdik gene, neyse akşam olmadan eşyalarımızı yükledik. Hava karardı hacı abiyle kovanları yükleyip gece saat 22 de Yakuplu köyünden ayrıldık. Yolda bayagı bir zorlandım, bir gece öncesi zaten yeterli uyku yoktu dedikya ayar bozuk diye. Gebze’ye gelip arıları indirmeye başladıgımızda saat gece 02:30 du. Yarım saatte arıları indirip geceleyin önlerini açtım. İlk defa arılar bu kadar kovan içinde ballı olarak Trakya dan döndüler. Tek kat olmalarına ragmen bazen hacı diyordu ki yav bu kovan katlıdan beter::))
İşleri bitirdik hacıya dedimki abi gezeye gitmeyelim ben bittim, nasılsa yataklarımızda yanımızda burada sabaha kadar yatalım dedim yatmadı be. Evlerimize geldigimizde saat 03:30 olmuştu. Ertesi günü sadece cuma ya gidip geldim ful yattım. Cumartesi anaarıların kayıtlarını yeniden yenileyip pazar günü fındıga toplamaya gittim.
Bu arada invert şurup ve kek işlerinin sezonunuda erken açtık. invert şurup konusundaki son yayının linkini yeniden buradan vereyim Ali ŞEKERLİ güzel bir tercümeyle yeniden karşınızda.
Bu gün İstanbuldan misafirlerim vardı. Anaarı üretimi yaptıgımız arılıkta üretimin nasıl yapıldıgını yakından görmek isteyenler bakıp meraklarını gideriyor. Ben her ne kadar tüm yaptıklarımı paylaşsamda bire bir görmek gibisi yoktur. Karniyol f1 üretimi bu sene istedigimizden fazla talep gördü seneye dahada iyi olacagını düşünmekteyim. Resimde ben Mustafa Kabaoğlu, orman memuru Mustafa abi ve Osman Ünal var.
Bu sene için tasarlayıp yaptıgım anaarı kutularında sorun yaşamadım. Görenlerinde çok ilgisini çekmekte. Bu kutuların lojitik destekçi kovanları ise metro kovanlarım. Ormancı Mustafa abi metrolara hayran kaldı. Arılıktan ayrılmadan Mustafa hocam iki adet sıcak parayla karniyol F1 aldı, hacıda zevkten nasıl gülüyor.
Arıları getirdiğimden beri yanlarına gidememiştik. Hem arılarıma baktık hemde pürenlerin son durumlarını inceledik.
Püren için şu an bir çok arıcı arı getirmiş. Bu sene genelde tüm arıcılar umduklarını balamadılar. Umutlar pürende yagışlar devam eder havada sogursa pürendede sonuç alamayız ama gelecegide bilemeyiz sonuçları bekleyip görmekten başkada çare yok.
Mustafa abi ve Osmanda pürene arı getirmeyi düşünüyorlar bakalım bu yıl pürenden yüzümüz gülecekmi. Bazı pürenler açmaya başlasada en az 15 günü bulur ortalıgın pembeleşmesi.
Aslında sıradaki haber Trakya dönüşümüz olacaktı bu haber öne geçti. Bu sıralar önemli konular var .
Aslında onlarıda yazmam gerekiyor. İki gün sonrası Trakya dönüşümüz ve peşinden önemli paylaşımlarımız olacak.
Gezimizi ormanda bitirip Gebze’ye geri döndük. Geçtiğimiz hafta yogun trakya sagımını bitirip arılarımızıda geri getirmiştik. Bu gün arılar için yapılan kekte geldi. Kekçi Mustafa abi İspirdeydi ve arılarınıda ispire götürmüş. Diyorki öyle güzel çiçek var , öyle güzel bal geliyor geceleri çok soğuk ve gelen bal bitiyor. Hafta arası Mustafa hocanın kamyonu İstanbula götürürkende bal bırakmıştım kekçiye kendisi olmayınca keklerimde gecikti. İnşallah hacı abi kiloluk paketler hazırlarsa akşam mesayi bitimi kekler servis yapılacak.
Trakyadan döndükten sonra birde İzmit Eşmeahmediye köyünde fındık toplamaya gittim. Zaten mafolmuşum gitmesem olmayacak gittim yarım gün çalışıp hep yattım. Kışın kaynanadan fındık istemeye yüzümüz olur fındık toplamaya gelmiştim derim. Yattıgımı fazla gören olmadı::))
Yoksa Agustos böcegine döner sonum.
Piyasada düşmemi bekleyen o kadar karınca varki?
AGUSTOS BÖCEGİ VE KARINCA
Meşhur bir hikaye vardır. Karıncayla ağustos böceğinin arasında geçen bir hadise anlatılır hep. Hikaye basitçe şöyledir. Ağustos böceği kışın karıncadan yiyecek istemeye gider. Karıncada yazın ne yapmıştın der. Bizimkide derki yatım birazda saz çaldım demiş. Karıncada demiş ki şimdide oyna. Olayın hep bu yönünü duyduk karıncadan.
Hiç olayın içeriğini ağustos böceğinden dinleyen olmamıştır şimdiye kadar. Gelin birde ağustos böceğini dinleyelim.
Ağustos böceği yukarıdaki hadisenin yaşandığı yıl bahara hasta olarak çıkmış. Biraz kendisini tedavi etmeye çalışsa da iyileşemeyip doktora gider. Doktoru da derki senin durumunu iyi görmüyorum hiç çalışmaman gerek yoksa ölürsün bu yaz dinlen, kendini de fazla yorma. Ağustos böceği çaresiz dinlenmek zorunda kalıyor, bu esnada süre acayip işlemiş. Yaz gelip geçmekte. Hep yatmaktan da canı sıkılmış bir saz bularak can sıkıntısını saz çalıp türkü söyleyerek gidermeye çalışmaktaymış. Derken son bahar gelmiş kış içinde yiyecek biriktirememiştir. Kışında yiyeceksiz olmaz. Karıncaya gidip yüksek faizli ve bir dahaki seneye ödemeli borç yiyecek alıyor. Aldığı yiyeceği depoya doldurmuş bahara kadar yeterli stoku var. Bir gün öyle bir afet olmuş ki, hain rüzgar bizimkinin deposunu yerle bir ediyor ve ne yiyecek nede yatacak yeri kalıyor. Çaresizlik içinde tekrar karıncanın kapısını çalıyor ve yazının girişindeki olayı herkes biliyor, perde geriside yaşananlardan kimsenin haberi olmamış. Onun için şimdiye kadar hep karıncaların dediğini biliyorduk ve bir çok konuda yanıldık. Onun içindir ki karıncayı ve ağustos böceklerini tek taraflı dinlememek lazım.
Bu sene sagımlarda öldük desem kimse inanmayacak. İster inanın ister inanmayın tüm sağımlar doktorumunki gibi olsaydı keşke.
1 Agustos cumartesi günü saat 10 gibi Muhteşem abinin yazlıktaydık. Yazlık bizim için boşaltılmış erkek erkege kafamıza göre takılıp gülmektende kırıldık diyebilirim.
İlk iş olarak Almanya’dan galen F1 lerden birisini doktoruma götürdüm. Balkona bir baktım her taraf benim kovanla dolmuş. Birde ruşetlere geçtik, gidecegimiz günün öncesi akşamında karniyol F1 i ruşete aktarıp anaarıyıda kafeste muhafaza altına aldım. Yolculuklarda anaarı kestirme riski hep vardır. Bu gibi durumlarda deger verdiğiniz anaarılarınız varsa kafeslemenizi tavsiye ederim.
Terasa çıkıp ruşeti açtık, birde bu yetmezmiş gibi başka ruşete aktarıp anaarıyı kafesinden serbest bıraktık. Hiç bir arıda siz ne yapıyorsunuz demedi, başka arı olacak birde yoldan gelecek açıp aktaracaksınız maskesiz. Adamı yer, karniyolun en iyi özelliklerinden biriside dünyadaki en iyi huylu arı olmasıdır.
Misafirerde telefon etti geliyoruz diye işe başlayıp yarıda kesmeyelim diye oyalanıyoruz. Doktorum açmısınız dedi, kavaltı yaptık ama dünya yol gelmişiz sorulacak sorumu bu. Hemen yarım ekmek arası köftemizi pişirdi. Hemen götürdük tabi.
Benden önce Kemal abi bahçeye dalıp olmamış elmaları koparmış. Hemen elinden elmaları aldım, ham elma insanda unutkanlık yaparmış, Kemal abi yedi sonra bende elmaları yedim.::))
Bu arada misafirler gecikti bir başlayalım dedik. Balın depoya taşınması tam bir sorun her seferinde evin etrafını kabe gibi taaf ediyoruz. Baktım olmayacak bir yolunu bulup yolu kısalttık. Bu seferde vay duvarım yok agacımın dalı demeye başladı. Agacın bir dalı şekilsizdi budama yaptık, ne yapsan yaranamıyorsun bazılarına. Resimde gördüğünüz şu an doktorum degil, ayakları ve elleri olan bir gps cihazı telefonda ismali yazlıga getirmeye çalışıyor. Bırak gitsin gidecegi kadar nasılsa sınırdan dönecek. Telefon görüşmesi İsmail yazlıga gelene kadar sürdü, Muhteşem abi beni dinlemedi dinleseydi ismail nerelere kadar giderdi bilemiyorum.
Bal hasadının ortasına Pınarhisar ve Vizeden gelenler düştü. Ohbe elemanın bir açıgını buldum bu ne biçim çıta ve çıt yok. Kem küm ve ben 9 haziranda kalp krizi geçirdim.
Geçen sene bir sır bıçagı vardı, bıçagı yapan nasıl yaptı anlamadım. Bıçak çıtanın eninden kısa birde ham demir ne kadar bilersen bile yiv tutmadı. Bu sene sır bıçagı diye döner bıçagı almış. hacıda bıçaga hasta oldu, diyorki kurban keserken ölüyoruz, böyle bir bıçak olsa bir seferde kelle gidermiş.
Muhteşem abinin bir çok kovan oğul vermiş ve arılar katlardan geri çekilmişti. Bizim en büyük dertlerimizden biriside ogul. Arı belli bir güçce geldimi işi gücü nasıl ogul veririm.
Bu arada arılarda felaket varova vardı. Her kovanda çift şerit olmasına ragmen. Bence üzerinde yazılan doz bu şeritlerde yok. Birde doz ne biçim ayarlanıyor onu anlamak imkansız. Kovan 4-5 çıtaysa 1 şerit, 10 çıtaysa 2 şerit, 20 çıtaysa 4 şerit doz nerelere fırladı bunun hesabını yapan varmı. Arıcıların kendi yaptıkları 3,6 mg lık fulumetril’li kartonlar bu dört şeritten daha etkili.
Arılıkta bal alımı bitti. Sağımın oldugu depoya geçiyoruz. Hacı abi hangi sagımda gördümse ilk işi sır almaktır, sırlar bitincede hava alayım diye depodan çıktı, hiç boş durmazki. Kendisinden bir melemen alacagım vardı, üstüne güveçte kurufasülye ekledi. İnşallah bu kış yemek nasip olur, fakat kışın melemen olmazki. Melemen hep alacak hanesinde dursun en iyisi.
Bu arada dikkatimi çeken olumsuzluklardan birisi ise kanola balı. Arılarınız kanola balı yapmışsa geciktirmeden sağmalısınız ayçiçek balından daha beter donuyor. Muhteşem abinin balların çogu çıtalarda geriye gitti. Birde balı alırken alt katları yani kuluçkalığı düzenlemiştim onları resimlemeyi unuttuk. Kovanda bal aldıgınızda ne yapacaksanız gücüne göre bakıp vereceginiz esmer çıtaların verilecegi yerleri açık bırakırsanız, kovanı açtıgınızda açık yerleri münasip çıtalarla doldurup kapatırsınız. Bu çıta verme işini Muhteşem abimle birlikte yaptık. Kendisine not aldırdım, şimdilik fazla çıta verdigimiz kovanlarda oldu, yalandıktan sonra mesala şu kovandan 2 çıtayı alacaksın dedim. Hepsini not aldı.
Bu esnada hem işler yürüyor hemde arıcılık muhabbeti sürüyordu. En son işleri bitirip yazlıgın balkona geçtik. Bir ara Kemal abi bazı arıcılık anılarını anlatmaya başladı, Şenol masadan kalkıp başka yerde gülüyordu.
Muhtar Mehmet abinin acelesi vardı çok yakınlarının düğününde bulunmak için söz vermişti. Zor tuttuk kendisini. Zaten malzemeyi fazla aldırmıştım nereye gidiyorsun ben hangi birisini yiyecem dedim::))
Bu arada Ali Osman Çalık benle uğraşıyor herkes yiyecek Ali Türk yiyemez diyordu. Mustafa Kabaoğlu hocamzda banada ayırın dedi, abi dedim sen gelene kadar bozulur senin yerine yerim dedim oda tamam demişti.
Bu sefer çift doktor kontrolündeyim. İki doktor ızgara yapıyor biz ise masada bekliyoruz. Bir ara yanlarına gittim.
Aşagıda filimlerde de var, iki doktor köfte sayıyor herkese eşit olsun . Köfteler pişti dagıtıldı nasıl saydılar anlamadım fazla çıktı.::)))
Demekki doktorların matematikte iş yok.
Nefis ızgaralar sizin yerinizede yedim boşuna sulanmayın.::))
Izgara köfteye gel.
Dr. Bülen Erişen abimiz bize demezmi kendinize dikkat edin, iki doktor var diye sevinmeyin birisi raporlu bende izinliyim::))
Tabi burada sayılan parçalar fazla verdi. diyorki nasıl saydım, ben ne bileyim güzel sayıyordunuz aşagıda filime bakın hatanız nerede.
Bu arada İsmail erken gitti yemekte yiyemedi.
Daha sonra ayrılık vakti gelip çattı. Trakyalı Şenol Civelek kardeşim bana bir çanta hediye etti belin kopacak bu askılıyı kullan diye. Allah razı olsun kendisini severim oda bizi sever. Ali Osman abiler ise bir teneke peynir getirmiş,hemde tam yaglı olanından onlarada teşekürlerimizi sunduk birde buradan Allah hepsinden razı olsun diyorum.
Son veda fotolarımızdan birisi. Misafirler gitti.
Bizde petekleri dagıtıp birde üstüne Türk kahvesi içip kendi arılıgımızın yolunu tuttuk.
Unutmadan önemli bir datayı daha doktorum öğrendi, şimdiye kadar bal yalamasını bilmiyormuş bu sağımda öğrendi.::)))
Sanal alemde arıcılıga başlayalı yaklaşık 4 yıl oluyor. İlk başlarda yabancı sitelerdeki çok katlı kovanlara bakıp hep hayretle izledik. Neden böyle güçlü arılarla çalışıyorlardı, neden biz zayıf arılara mahkumduk, bir sürü soru işaretleri. Bu resimler Mehmet Yüksel’in blogundan alınmıştır.
Daha sonra ise Mehmet Yüksel’e tanıştık. Bize göre çok güçlü kovanlarla çalışıyordu. Ülkemize çok önemli bilgileri, hatta bir ülkenin arıcılık kültürünü aktardı diyebilirim. Bu kültür çok önemliydi, bilim adamlarımızın yapamadıgını onun sayesinde çözdük. Bilim adamı der bahar balı alamıyoruz, neden alamıyoruz, arıza nerede çözüm yok sadece kuru söylem vardır bizim bilimcilerde. Bilimcilerimiz yılar öncesinde kalmış teknikleri hala yeniymiş gibi arıcılara gazlar, derki iki kovan arınız varsa yüksek verim alabilmek için birisini köstekle. Yıllardır 80 binlik nufuslu kovanlar oluşturmaya çalıştık. Yav hadi biz gidip yurt dışını göremiyoruz, bilimciler bir yolunu bulup devlettende harcırah alıp,beleşe bir çok toplantılara, kongrelere katılır. Bunlar hiçmi kafa yormadılar hiçmi düşünmediler bu arılar nasıl bu güçte her mevsim durabiliyor diye. Resimdeki arılar şu ana kadar üç kez sagım geçirdi, hala 20 çıtadalar. Böyle arılarımız olsa ne kaybederiz, olaya birde bu açıdan bakın, hiç bir şey yapmıyorsunuz, son hasattan sonra varrova mücadelesi ve 1-2 ay kış arıları için kekleniyor sonrasında ne kadar ihtiyacı varsa eylülde yükle bir daha bahara kadar kovanlara el sürme olay bu.
Birde bizim ameleliklere bir bakalım. Yav yıl boyu 12 ay, arıyla ugraşıp duruyoruz ondan al ötekine ver, birde bu hamballıklar yapılırken biz en iyisini yaparız havaları var. Ortada bu görüntüler varken hala bu iş olmaz diyenler var. Hem 80 binlik kovan oluşturmaya çalış çabala sonrada sağ elinle sol kulagı arkadan tutmaya uğraş dur.
Tekrar başlıktaki konuya dönecek olursak arıcılıkta ırk çok önemli. Bahar balını kaçırmamızdaki en büyük neden kafkas arısıyla çalışmamızdan kaynaklanıyor. Daha önce bu konuyu yazdım. Kafkasın Türkiyedeki söz sahibi, Ahmet İnci diyorki bu arı yaz ortasında nufusunu doruga çıkarır. Bahar gelip geçmiş bizim arımız yaz ortasında nufus dorukta. Bu linkte Ahmet incinin kitabından bölümler yayınladım kaçıranlar tekrar okuyabilir. Kafkas kötümü ıslah edildiginde neler yapıyor onuda yazdım aşagıda.
Bu karniyol arısı ülkemiz arıcılıgını yukarlara taşıyacaktır. Arı hiç desteksiz devamlı 20 çıta üstünde duruyor. Hatta Mehmet Yüksel bazı kovanlardan bölme yaptı. Yazın en düşük 20, nektar zamanları 40 çıtaya çıkabilen bir arı oğul egilimide sıfıra yakın. Ülkemizde öyle güzel bir iklim varki, şubatta başlayan bahar, temmuz ayı gelmesine ragmen baharı zor bitiririz ülke olarak.Böyle bir iklimde neden yavaş gelişen arı tercih edilir anlamak mümkün degil. Bunu savunanların çoguda karniyolu bilmeden kötülemekte, avrupanın kısacık ikliminde bahar balını kaçırmayan arı bizde çok bilenlere göre en kötü arıdır. Ülkemizde her türlü anaarı üretilmekte. Hiç birisine ses çıkarmayanlar karniyol arısı denilince neden deli olur anlayamıyorum.
Ülkemizde ülkemizin arısı olmayan italyan arısı bayagı yaygın kimseden ses yok. Papaz arısı üretmek imkansız herkes papaz arısı üretiyor, onlarada kimse gıkını çıkaramıyor. Pazaz yada diger adı buckfast arısı, üretebilmek için ya izole bölge yada süni dölleme gerekiyor. Bu ikiside yeterli degil, papaz hangi ırkları sırayla nasıl karıştırdı onlarıda bilmek lazım. Bunlar imkansız ama bizde bucfakst arısı üretilir. Kafkas zaten milli arı, bizden başka hangi milletler safını yada F1 kullanıyor bilmiyorum. Kafkasın Amerika dört hat hibritini üretmiş %200 verim artışı sağlıyor. Bizde ise tüm ırklar ya melez yada saf işlenmemiş olarak kullanılmaktadır.Karniyol arısı bu ülkenin temel 5 ırk arısıdan biridir. Bu arıya niçin karşı çıkılmakta, yada karşı çıkanlar nasıl kıvıracak onu merak etmekteyim.
Toplam üç hasat geçirmiş karniyol arılarının gücü. Hala 20 çıtadalar, ve 20 çıtadan geriye düşmesinler diye şu an kek verildi bu güçteki arılara. Biz arıcılık yaparken ezberlerimizden kurtulamıyoruz, kendimize ya reset atacagız yada gidip format attıracagız. Bunları yapmıyorsan babadan kalmna usulle, gelenek arıcılıgımıza devam. Bu arıların bu güçte kalmasındaki en büyük etken başta ırk, ikincisi ise 20 çıta yavru faliyetine bırakılıyor. Kuluçkalığı 10 çıta ve üstüne ızgara koyun bu arı bu gücü yakalayamaz. Bu sene ben bunu denedim. Bu çok önemli bir detaymış, 20 çıtalık bir alan arıların yavrulama faliyetine bırakılmalı. Bizdeki gelenek arıcılıgına göre kullanın karniyolu, 30 çıtaya çıkması imkansız, kesinlikle detayların atlanmaması lazım.
“Dünyaca tanınan önemli hibridler Sterline : 1949´da ABD´de üretilmiştir. İtalyan arısının dört hat hibrididir.
Midnite : 1957´de ABD´de üretilmiştir. Kafkas soyunun dört hat hibrididir. Saf hat ebeveynlere göre % 130 – 200 daha verimlidir.
Buckfast : Br. Adam´ın İngiltere´de geliştirdiği bir hibriddir. Buckfast ana X Anadolu baba hırçın ve hareketli, Anadolu ana X Buckfast baba sakin ve uysaldır. Buckfast hibridi ebeveynlere göre % 128 – 151 daha verimli bulunmuştur.“(bu bölümü aşagıdaki tarım bakanlıgı linkinden aldım)
Bakın burada isminbi belkide yeni duydugumuz önemli hibrit arılar var. Adamlar kafkasın 1957 yılında kullanma hibritini üretmişler, safına göre verimine bir bakın,%130-200 daha verimli. Bu arının adı ise MİDNİTE.
Bir başka hibrit ise Buckfast denilen papaz arısı. Tarife bakıyoruz, ana belli baba belli birde bunları karıştırıp suni dölleme yaparak üretiyorlar. Verimliliği bu arıların saflarına göre%128-151 daha yüksekmiş.
Birinci sırada ise italyan arısının hibriti var. Adı STERLİNE, ilk sırada oldugun göre verimliliği tartışmanın anlamı yok.
Anlatmak istediğim arı ırklarının üzerinde çalışılmalı, çalışılmadıgında gerekli performans olmuyor. Hibrit arılar üretmek için neler gerekiyor konunun başını bir okuyun.
Bu konuda daha detaylı bilgi isteyen varsa bu linten okuyabilir.
Karniyol arısının üzerinde 1930 yılından beri çalışılıyor. Gelen damızlıkların kimliklerinde bir sürü şey yazıyor, anlamasakta bir çok kayıt var. Bu arı 20 çıta kuluçkalık verdiğinizde devamlı 80 bin nufuslu yaşayabiliyor. Hemde oğul riski çok az olarak. Biz yıllardır niye ugraşıyorduk, 80 bin nufuslu kovanlar oluşturmak için degilmi. Alın size bir arı, kendi kendine sizin uğraştıgınızı sağlıyor size. Karniyolun en büyük özelliklerinden biri ise bal akımında ilk depolamayı ilaveye yapması kendisini bloke etmemesine neden oluyor. Arı kendisini kilitleyip yavrudan düşmüyor yani. Ballık doldugunda önlem alınmazsa bu arıda kuluçkalıgı bloke eder.
Bu yapmış oldugum tabloyu daha önce paylaşmıştım kimseden tık çıkmadı. Bu arı üç haftada 42 bin yumurta atıyor. Arı ömrünü 40 gün yada 6 hafta dediğimizde bu arı devamlı 80 bin üzeri nufusu devam ettiriyor. Kafkasla kıyaslandıgında felaket bir fark çıkıyor. Bu hesaplama günlük en yüksek yumurta düzeyi alınarak yapılmış tabloda bana aittir. Neden en yüksek düzeyi aldım dersem, kafkasın daha düşük verisi hepten perişan. Karniyol arısı 4 ay içerisinde 252 bin yavru yaparken, kafkas arısı 189 bin yavru yapıyor. Aradaki fark ise 63 bin arı demek. Bu ise 16 çıta arı demektir. Memleketimizde binlerce kovan bu mevcuda hiç ulaşmadan kışa girip her sene olaylar tekrar edip durmakta.
Kafkas arısına bakacak olursak zaten günlük yumurta atışı 1500 doruk noktadır. Birde en ufak bal akımlarında balı ilk depoladıgı yer yavru civarı yani kuluçkalık olunca zaten düşük olan yavru kapasitesini kendisi kilitleyen bir ırk. Ülkemizdeki nektar akımına, yada gezginci arıcılık için uygun bir arı degil. Sabit arıcılıkta belki düşünülebilir. Nektardan nektara geçişlerde devamlı destek yapacaksın, sonbaharda yaşatmak için destek lazım, baharda geliştirmek için destek yapacaksın, tam bizim bilim adamlarımıza göre bir arı. Hızlı arılar onlara yakışmaz. Kafkas arısını siz devamlı çalıştırmaya çalışacaksınız, karniyol arısı ise sizi çalıştıracak.
İnşallah bu tablo destekçi ve köstekçilerin işine yarar. Bu arada Mehmet Yüksel bir sürü söylem öğretti bize, kim kıvırıp söylemleri başka kelimelerle izah ederse etsin. Başta kış arıları, erkek arı çıtasıyla doğal varroa mücadelesi, organik asitlerin kullamnımı, yazın arıya kek vermek, kışın arıya hiç bir şey vermemek, tüm işlerin sonbahardan önce bitirilmesi gibi bir sürü yenilik Mehmet sayesinde kazanıldı. Aslında en önemlisi yazı biterken aklıma geldi işlediğimiz 80 binlik kovanlar, desteksiz kösteksiz 80 binlik arılı kovan mevcudu. İnşallah her geçen gün lehimize devam ediyor. Bize yardımcı olanlardan Allah razı olsun. Keşke bir kaç tane daha Mehmet Yüksel olsaydı, malisef yok.