Sayın arıcı48.
O kadar çok soru sormuşun ki, aslında soruların tüm cevapları bizim bloklarımızda forumda parça parça vardır.
Bir yıllık arıcıyım diyorsun, bir yıllık arıcı benim açımdan bakıldığında birde çok meraklı olursa hiçbir formülü uygulayamaz, birini bırakır ötekine koşar, kim ne söylerse onu uygulamaya kalkar, tahlil ve analiz yapamaz, öncelikle bunu bir belirteyim, ben kimseye forumda yazıyor diye gaz vermem. Doğrular neyse onu söylerim.
Şimdi sorularına gelelim.
Arıcılık bir kültürdür. Bölgelerimize baktığımızda bunu görürüz. Trakya bölgesi sepet arıcılığı, Ege bölgesi tek kat fenni kovan, Karadeniz bölgesi kütükten oyma kara kovan, iç Anadolu da ise tezek ve kül ile yapılan kara kovan arıcılığı vardı. Bu yazdıklarım geçtigimiz 20-30 yıl öncesinin arıcılık kültürü.
Yurt dışında bazı Afrika ülkelerine bakın arıcılık kültürleri dağlardan kovuklardan bal toplamaktır, buda bir arıcılık kültürüdür.
Amerika,Almanya gibi yerlerde arıcılık kültürü farklı. Kolonilerde bir çok kat vardır. Arılar ıslah edilmiş, devamlı araştırma ve geliştirmeye devam ediliyor.
80 bin nüfuslu koloniler örneği gene Amerikalıların yapmış oldukları araştırmaların sonuçlarıdır.
Yapılan araştırmalarda 10 çıtalık ful bir kovan 40.bin nüfus içermektedir. Bu koloni mevsim şartları uygun olduğunda 20 kilo bal toplayabiliyor.
20 çıtalık ful bir arımız varsa bunun nüfusu 80 bindir. Bu kolonide mevsim şartları uygun olduğunda 80 kilo bal getirecektir. Bunu bizim bazı hocalarımızda kitaplarında izah etmişlerdir.
Verim artışı arıların gücüne oranla acayip farklı olmaktadır. 40 bin nüfuslu koloninin bal getirisi 0.50 mlgr ken. 80 bin nüfuslu kovanın arı başına bal getirisi 1mlgr olmakta, oranlar arasındaki uçurumu görüyorsunuz hatta felaket fark var.
Yani arıcılık yapar iken güçlü kovan çok gerekli. Bu örneklere bakıp ister tek katla arıcılık yapın, isterseniz sepet arıcılığı yapın.
Avrupalılar bu işi çözmüş ve devamlı güçlü koloni ile çalışılıyor. Tek bir anaarıyla 80 bin nüfuslu kovanlar oluşturulabiliyor. Buda bir arıcılık kültürüdür.
Kovanlara petek verme işini arıcı kendisine göre ayarlamalıdır. Koloniye ham petek verilecekse, bunu blok olarak vermeli aralara dalmamalı, yoksa koloniyi içerden bölersiniz durup dururken koloni oğul problemi yaşayacaktır. Alt kata ham petek verilecekse örülü peteklerin devamına verilecektir, bir çok kişi ikinci ve dokuzuncu çıtayı bilmiyor. Bozuk ve eski çıtaları üst kata almak gerekli, bu tür çıtaları ızgara üstüne aldığınızda balla birlikte alıp balı süzülür petekler eritilir. Kolonilere petek verilmesi birazda nektarla alakalıdır, nektar gelmiyorsa nasıl verirseniz verin arı petek örmeyecektir.
Anaarı kata çıksa da gelen bal ve polenle dıştan içe daralma olur, bu daralma olduğunda anaarı alt ve üst katı devamlı gezer.
Gelelim bizim arılarımız ve kat olaylarına. Bizdeki Kafkas gelişmez ve kata pek gerek duymaz. Yazın atılan katlar ise arı çok dağılır siz kovanı katlı görseniz de arısını silkeleyip tartın kaç çıta gelecek göreceksiniz. 1,5 kg arı 5-6 çıta ful sarar. Muğla yöresi arıları geliştiğinde zaten katı doldurmadan oğul verir, siz o koloniye kat verseniz de fark etmeyecektir bu genetik bir durumdur. Kovanlarımızda çok problem var, doğudaki kovanla batıdaki kovan modelleri aynı.
Yabancı ülkelerde görmüş olduğunuz 4-5 katlı arılar ıslah edilmiş arılardır, o gücüyle bile oğul vermiyorlar. Yabancı ülkelerin kovanları bizimkinden çok farklı bunları dikkate almak gerekir. Siz karniol arısını bizim geleneksel kovanlarımıza koyduğunuzda kışın bile yavruyu kesmeyecek, nedeni girişleri çok dar ve içersi çok sıcak olacak, zaten bu ortamı anaarı bulduğunda durduramazsınız. Böyle gelişen bir arıyı geleneksel kovanlarımızda yaşatmakta sorun oluyor, başlıca sorun arı bunalıp oğla gidecektir. Devamlı bunalan arılar anaarıyı değiştirmeye kalkacaktır. Bu konularda ülkemizde malisef ne araştırma nede geliştirme vardır, biz deneme yanılma yöntemleriyle şimdilik bunları tespit ettik. Bir çok sorumuz henüz aydınlığa kavuşmamıştır.
Bu bilgiler sanırım yeterli olacaktır.