Arıcılıkta en az ve zor üretim yapılan bal kara kovan balı ile organik baldır.
Kara kovan arıcılığında işçi arılar getirmiş oldukları balın büyük miktarını petek örmeye çalıştıkları için çok fazla üretim sağlanamaz. Bir başka olumsuzluk ise yüksek miktarda bal üretimlerinde yüksek nüfuslara ihtiyaç vardır, kara kovalarda bu nüfusu oluşturmak için öncelikle kara kovanlarımız ufaktır. Her kara kovan 30-40 çıtalık koloniler kadar alana sahip olmalı.
Organik bal üretimi ise kara kovan balı üretiminden daha zordur. Arınızı beslemek için bile organik şeker ve bal vermelisiniz. Tarım yapılan yerlere kolonilerinizi götüremezsiniz. Bu kadar zor şartlarda üretilen çok az balın satıla, satıla bitirilemeyip yanında bir sürü hediyeler verilmesini anlayanlar gene arıcılardır.
İnsanımız reklamların etkisinden kurtulamıyor.
Bir mamulün bal olup olmadığı laboratuarlardaki analizlerle yapılması gerekirken, sokaktan geçerken yoldan çevrilmiş birisine balı tattırıp ondan görüş alıp bakın nasıl balmış gibi söylemlere bu millet kanıyor. Bal akarken kesik, kesik akmayacakmış, bal boğaz veya geniz’inizi yakacakmış hemen sokak ortasında ayaklı laboratuarlar iş başında.
Aslında ben bunlara kızmıyorum. Arıcılık camiasına genel olarak baktığımızda, bilimden uzak, ne versen yiyen bir toplumuz. Arıcılık yüksek okulunu bitirip yav bu F1 arı nedir diye sağa sola soranları görünce halkın böyle reklamları yemesi gayet normal.
Gene önüne gelen arılara isim koyup, bu arı Anadolu, bu arı eko tip diyen alimlere ne demeli.
Balık baştan kokarmış, işin başındakiler işlerinin gereklerini bilmezlerse, bazı uyanıklarda oturup merdiven altı tabir edilen yerde hiç arı görmedik mamuller üretip bunu değişik yollardan pazarlayacaklardır.
Biz bu kafayla daha çok bal yağmurlarında ıslanırız.
Bizim 80 binlik koloni, başka yöne kaydı, oradaki bazı yazıları buraya almalıyız.